Doğu Akdeniz'de Türkiye - AB İlişkileri

Dünyanın petrol kaynaklarının %40’ının tükendiği ve Uluslararası Enerji Ajansına göre, 2030 yılından itibaren petroldeki arzın talebi karşılayamayacağı bir döneme yaklaşılırken halen doğalgaz ihtiyacının yarısını ithalat yoluyla karşılayan, dünyanın en büyük doğalgaz ithalatçısı olan Avrupa Birliği, tahminlere göre 2030 yılından itibaren doğalgaz ihtiyacının %70’ini kendi bölgesi dışından temin edecektir.
Avrupa Birliği ihtiyacı olan petrolünün % 82'sini, doğal gazının da % 57'sini ithal etmek durumunda iken bu durumu onu ciddi bir petrol ve gaz krizi ile karşı karşıya bırakabilecektir.
Avrupa Birliği için yakın dönemde Doğu Akdeniz’de çıkarılan gazın ihtiyaçlarının giderilmesi için büyük bir imkan oluşturabileceği görülmektedir. Bu sebeple Avrupa Birliğinin, Doğu Akdeniz bölgesi dahil çeşitli bölgelere yönelik politikasına çevre faktörünü entegre ederek hem petrol ve gaz etkinliğinin hem de yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik etmesi gerekecektir.
AB'nin doğal gaza olan bağımlılığı sebebiyle bir alternatif doğalgaz üretim bölgesi olarak önemi gittikçe artan Kıbrıs adası çevresi ve Doğu Akdeniz bölgesindeki gazın denizden çıkarılarak Avrupa’ya taşınması ile oluşabilecek denizlerdeki muhtemel tehditler planlarını suya düşürmüştür.
AB için Akdeniz bölgesi üçüncü ana doğalgaz hattını oluşturmaktadır. Mısır'dan Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihraç edilmektedir. Doğal gaz, Cezayir ve Libya kökenli Avrupa’ya giden dört tane deniz altı boru hattıyla taşınmaktadır.
Doğu Akdeniz bölgesinde keşfedilmemiş doğalgaz miktarı 20/30 trilyon metre3 olarak tahmin edilmektedir. Bu miktar şu ana kadar bölgede keşfedilmiş olan doğal gaz rezervlerinin altı katından daha fazla bir orana karşılık gelmektedir
Bölgedeki doğalgaz çıkarılabildiği takdirde alıcı konumundaki AB bölgesi dahil diğer bölgelere taşınması söz konusu olacaktır. Mısır, Türkiye, GKRY, KKTC, Lübnan, Suriye, İsrail, Filistin ve Gazze Şeridi bölgedeki petrol ve doğal gazda hak sahibi olan kıyı ülkeleridir.
AB, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarının keşfine kendi ihtiyaçları açısından bakmaktadır. Diğer bir ifadeyle Doğu Akdeniz’deki yeni doğalgaz alanlarına da AB, tıpkı Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Hazar bölgeleri ile ilişkilerini kendisini besleyecek olan yeni boru hattı projeleri çerçevesinde ele almaktadır.
AB, Rusya gibi bir güce karşı doğalgaza olan bağımlılığını azaltmaya çalışmaktadır. Özellikle 2004 yılında GKRY’ni tek başına tam üyeliğe alma sebebinin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarına yakın olmak isteği ile aynı dönemde Malta’nın üye yapılmasının sebebinin de Kuzey Afrika bölgesindeki doğalgaz kaynaklarına daha yakın olmak isteği şeklinde değerlendirilmektedir.
Doğu Akdeniz üzerinden AB bölgesine aktarılması planlanan doğalgaz sevkiyatının mutlaka çevre şartlarına uygunluğu ve deniz üzerindeki etkilerinin detaylı şekilde araştırılması gerekecektir. Bu sebeple Doğu Akdeniz gazının KKTC ve Türkiye üzerinden tesis edilecek deniz ve mevcut TANAP HATTI üzerinden ulaştırılmasının önemi daha çok anlaşılmaktadır.
AB’nin doğalgaz hedeflerine yardımcı olacak doğalgaz kaynağı gün geçtikçe yakın ilişkiler kurduğu Türkiye ve Doğu Akdeniz bölgesinde bulunmaktadır. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz birikiminin tüm bölgeye yetecek seviyede fazlasının da AB’nin ihtiyacını ciddi ölçüde karşılayabilecek bir kaynak oluşturuyor. Özellikle AB, son dönemde bu özelliği sebebiyle Türkiye ile sıcak ilişkilere girerek daha yakın ilgi göstermektedir.

Doğu Akdeniz meselesi son dönemde Türkiye’nin uluslararası ilişkilerindeki en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bloğu arasında yaşanan gelişmeler, bölgede kıyısı bulunan diğer devletlerle birlikte Avrupa Birliği ülkeleri için de oldukça önemli bir hâle gelmiştir. Deniz yetki alanlarının esas olarak devletler arasında akdedilecek anlaşmalar ile belirlenmesi prensibi, Doğu Akdeniz’e kıyısı olan devletleri bir antlaşma akdetme yarışına sokmuştur. Ancak bu antlaşmalar neticesinde ortaya çıkan tablo, Doğu Akdeniz’de birbiri ile çakışan deniz yetki alanlarının oluştuğunu göstermektedir. Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla diğer devletlerle yaptığı anlaşmaları hükümsüz kabul ettiğini ifade etmektedir. Türkiye’nin 2019’da Libya ile akdetmiş olduğu deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin antlaşma ile belirlenen sınır ise Yunanistan’ın iddia ettiği münhasır ekonomik bölgede yer almaktadır. Diğer yandan Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan’dan taraf olan Avrupa Birliği, Türkiye’ye karşı sert yaptırımların uygulanmasını dile getirmektedir. Avrupa Birliği’nin bu tavrı müzakerelerin yürütülmesini ve elde edilecek sonucun içeriğini etkileyebilecek niteliktedir. Belirtmek gerekir ki, hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hem de Yunanistan’ın tarafı olduğu bu uyuşmazlıkta problemin özünü deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında adalara nasıl bir etki tanınacağı sorusu oluşturmaktadır.

AB'nin hayalinde Kıbrıs’a hakim olmakla kendisi için son derece hayati önemde olan Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya petrollerini, yeni çıkarılan doğal gaz dışında bölge pazarlarını ve deniz ticaret yollarıyla bölgedeki önemli limanları kontrolü altına almak.
Kıbrıs’a hakim olan, bu bölgedeki doğalgaz kaynakları, ticari yollar ve askeri strateji açısından büyük bir üstünlük sağlayacaktır. Bu coğrafyada hakim güç olmak isteyen Türkiye Doğu Akdeniz’de sabit bir üs konumundaki Kıbrıs’ı göz ardı etmesini beklemek hayalciliktir.




Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek