Petrol ve Gaz Kaynakları ve “Türkiye Yüzyılı” mottosu ve vizyon projesi

 Türkiye Cumhuriyeti’nin 2023’teki yüzüncü kuruluş yıl dönümü için belirlediği “Türkiye Yüzyılı” mottosu ve vizyon projesi, iddialı olduğu kadar son birkaç yılda gerçekleştirilen büyük atılımlar sayesinde ne kadar gerçekçi olduğunu da gözler önüne sermiştir.

Rusya-Ukrayna Savaşı neticesinde ortaya çıkan küresel tahıl krizinin çözümünde sergilediği ve tüm dünyanın takdirini kazanan liderliğinin yanı sıra, Avrupa’nın  doğal gaz arz güvenliği için sahip olduğu benzersiz petrol ve gaz jeopolitiğinden güç alarak yürüttüğü uluslararası diplomasisi, Türkiye’nin küresel oyun kurucu rolünü pekiştirmeye yönelik önemli bir adımdır. Türkiye'mizin güçlü bir petrol ve doğal gaz boru hattı altyapısına ve bu alanda önemli bir know-how’a sahip olduğu bir gerçektir. Bununla beraber, petrol ve doğal gaz zengini ülkelerden Avrupa’ya uzanacak yeni hatların geçiş güzergahında olması, bu ülkelerle tarihi ve kültürel yakınlığı ve bölgedeki nüfuzu asla göz ardı edilmemesi gereken diğer hususlardır.

Dijitalleşmeye dayalı yeni bir yapılanma sürecinde olan dünyanın gittikçe artan enerji ihtiyacı artık hepimizin malumudur. Hal böyle olunca, enerji zengini olan ülkelerin uluslararası arenada nüfuzlarını güçlendirmek için enerjiyi her fırsatta önemli bir koz olarak kullandıklarına sıklıkla şahit olmaktayız. Buna son örnek, Ukrayna savaşı dolayısıyla kendisine yaptırım uygulayan ülkelere karşı enerji kozunu kullanan Rusya oldu. Kendisine yaptırım uygulayan ülkelere sattığı doğal gazın bedelini ruble olarak tahsil etme kararı aldı, ardından bunu kabul etmeyen ülkelere gaz akışını kesti. Ayrıca, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya ulaşan doğal gaz boru hattına verdiği gaz miktarını %50’den fazla oranında azaltarak Avrupa’ya doğal gaz taşıyacak Kuzey Akım 2 boru hattı projesini de iptal etti. Rusya’nın enerji konusundaki son adımı ise Rus petrolüne tavan fiyat uygulayan ülkelere petrol satışını durdurmak oldu.

Rusya Ukrayna’ya yönelik ilhak girişiminden ziyade Donetsk ve Luhansk ile sınırlı kalacak bir operasyonla yetinseydi, Batının reaksiyonu cılız olacaktı. Avrupa’nın haritasını ve enerji jeopolitiğini baştan aşağı değiştirecek işgal hamlesi, Batı dünyası tarafından topyekun reddedildi ve Rusya-AB enerji ilişkilerini kopma boyutuna taşıdı.

Avrupa’nın Rus gazı ve petrolüne koyduğu ambargolar nedeniyle, Avrupa’da daralan pazarına rağmen Rusya’nın petrol ve gaz ihracatından elde ettiği karın rekor oranda yükselmesi ilk bakışta bir paradoks olarak görülse de petrol ve gaz arz güvenliği endişeleri sebebiyle uluslararası piyasalarda yüksek seyreden fiyatlar ve Rusya’nın petrol ve gaz talep güvenliğini başta Çin, Hindistan ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle yaptığı yeni kontratlarla güvence altına alması, bu durumu açıklayabilir. 

Konuyla ilgili olarak petrol ve gaz piyasalarında faaliyet gösteren analiz firması Kpler’e göre Rusya’dan Hindistan ve Çin’in başını çektiği Asya ülkelerine sevk edilen ham petrolün toplam hacmi geçtiğimiz aylarda 74 ila 79 milyon varil arasında seyretti. Ukrayna’nın işgal edildiği 2022 Şubat’tan önce bu rakamın 27 milyon varil dolaylarında olduğunu düşünürsek Çin ve Hindistan hamlesinin, Rusya’nın enerji talep güvenliğini sağlaması açısından önemi daha iyi anlaşılabilir. Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan’ın 2022’nin ikinci çeyreğinde Rusya’dan yaptığı akaryakıt ithalatını iki katından fazla artırması, Rusya’nın enerji talep güvenliği açısından işi sıkı tuttuğunun bir diğer göstergesi olabilir.

Çıkış Arayan Avrupa ve Enerji Güvenliği Arayışları

Rusya’nın enerji kartını oynaması sonrasında, enerji arzını güvence altına almak isteyen Avrupa ülkeleri hızlı bir diplomasi atağına geçerek Rusya dışındaki petrol ve doğal gaz zengini ülkelerle temas kurdular. ABD, Norveç, Cezayir, Tunus, Nijerya, Azerbaycan ve Katar gibi ülkelerle yapılan görüşmeler sonrasında bu ülkelerden ilave enerji tedariki sağlansa da bu kaynağın kısa vadede Rusya’dan ithal edilen enerjiye alternatif olmaktan çok uzak olduğunu söylemeliyiz. Bu görüşümüze gerekçe olarak Norveç hariç diğer ülkelerin, Avrupa’ya coğrafi konum olarak uzak olmaları ve bu ülkelerden Avrupa’ya bağlanarak tüm kıtanın enerji ihtiyacını karşılayacak yaygınlıkta bir boru hattı ağının olmaması gösterilebilir.

Benzer bir şekilde Amerika, Katar, Nijerya, Cezayir ve Tunus gibi ülkelerden ithal edilecek LNG yani sıvılaştırılmış doğal gazın da Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılaması bazı sebeplerden dolayı pek mümkün görünmüyor. Bu sebeplerin en önemlileri olarak LNG üretiminin, taşımasının ve talebi karşılayacak kapasite artırımı yatırımlarının pahalı olmasına ilaveten yeni LNG depolama tesislerinin yapımının çok uzun sürmesi gösterilebilir. Avrupa’da çevreci kaygılardan ötürü çok sayıda termik santralin kapatılması, yenilenebilir ve nükleer enerji yatırımlarının da uzun zaman alması dolayısıyla kısa vadede Rusya’dan ithal edilen enerjinin ekonomik bir şekilde ikame edilebilmesi pek mümkün görünmemektedir.

AB-Rusya enerji ilişkileri, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından hızlı bir şekilde kopma noktasına geldi. Bu durum, savaşa hazırlıksız yakalanan Avrupa’nın kısa vadede (önümüzdeki 2-3 sene) enerji arz güvenliği bağlamında farklı yoğunluk ve düzlemlerde sorunlar yaşamasına neden olacak. Sanayi üretimi yavaşlayan Avrupa’nın ekonomilerinde yavaşlama görüleceği gibi yüksek enerji fiyatlarına bağlı enflasyonist ortamın devamı beklenmekte. Bu süreç toplumsal huzursuzluklara ve toplu gösterilere yol açabilir. Kısa vadede, dengeli bir politika izleyen Türkiye’nin, altyapı yatırımları sayesinde süreci daha rahat geçireceği ifade edilebilir. Bununla birlikte, orta ve uzun vadede yeşil dönüşümün getireceği rekabetçi ortamın gerisinde kalınmaması için bu sürecin sanayicimiz tarafından verimli geçirilmesi son derece önemlidir.

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek