Türkiye - AB petrol ve doğal gaz ilişkileri

Yunanistan ve GKRY tarafından çizilen haritalarda özellikle iki açıdan hukuksuzluk söz konusudur. Adaların karasuları dışındaki deniz yetki alanlarının ya hiç olmayacağı ya da sınırlı olacağına dair uluslararası yargı kararı örneklerine rağmen Yunanistan’ın Meis ve Rodos’tan Kaşot ve Girit’e uzanan adalarına ana kara ülkesiymiş gibi kıta sahanlığı ve MEB verilmeye çalışılması Türkiye ve denizler hukuku açısından açık bir hak ihlalidir. Halbuki kesmeme ve kapatmama prensipleri çerçevesinde bu adaların Türkiye’nin deniz yetki alanlarına bir sınırlandırma getiremez.
Nitekim Türkiye 2004’ten başlayarak bu haksız paylaşımın önüne geçecek adımlar atmıştır. Ankara 2004’te Akdeniz’deki kıta sahanlığının batı sınırlarını Birleşmiş Milletler’e bildirmiştir. Yine Türkiye 2011'de KKTC ile ruhsatlandırma anlaşması yapmıştır. Bu anlaşma ile Türkiye Kıbrıs etrafında donanma unsurları ve sondaj gemileriyle varlık gösterme imkanı bulmuştur. Bu hamleyle hem KKTC’nin adanın hidrokarbon kaynaklarından doğan haklarını kullanması sağlanmış hem de bu hakların çiğnenmesine yönelik girişimler caydırılmıştır.
“Libya ile Tarihi Anlaşma İmzalandı”
29 Kasım 2019'da Libya ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında tarihi anlaşma imzalandı ve Akdeniz'de oyun bozuldu ve Türkiye, Doğu Akdeniz’de uygulamaya konan kuşatma plânını da çökertti. İki ülkenin Akdeniz'deki münhasır ekonomik bölgelerini tanımlayan anlaşmada Türkiye ile Libya arasına 'deniz yetki alanı şeridi' çekildi ve bu şerit Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır arasında kalkan oluşturdu. Ayrıca Yunanistan'ın Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adaları hattını esas alarak Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır ile sınırlandırma anlaşması yapması girişimi önlenerek oldu-bitti çabalarının önü kesildi. 
Akdeniz'deki dev mutabakat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla yürütüldü. Libya Kara ve Deniz Hudut Komitesi'nin 18-19 Kasım'da Türkiye'yi ziyaretinde teknik çalışmalar tamamlandı. Hazır hale gelen anlaşma Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el-Sarraj'ın önceki gün Erdoğan'la buluşmasında imzalandı. Libya'da iç karışıklıklar devam etse de anlaşmanın BM nezdinde meşrû bir hükümetle yapılmış olması, mutabakat üzerindeki meşruiyet tartışmalarını bertaraf ediyor.
Anlaşma ile Türkiye, Akdeniz'in batısındaki meşru sınırlarını tüm dünyaya ilan etmiş oldu. İki ülke deniz sınır koordinatlarının ayrıntısını da içeren anlaşmanın hayata geçirilmesinde Libya tüm hukuki işlemleri tamamlarken, Türkiye ise tarihi sözleşmeyi TBMM'de onaylanmasının ardından Birleşmiş Milletler'e tescil ederek 30 Eylül 2020'de resmen yürürlüğe girdi.
Ekonomi
Türkiye - AB petrol ve doğal gaz ilişkileri, petrol ve doğal gaz güvenliğinin AB açısından ulusal güvenliği etkileyebilecek ölçüde önemli ve hayati bir mesele olarak değerlendirilmesinin ardından gelişmeye başlamıştır. İlişkilerin gelişiminde özellikle AB ve Türkiye’nin Rusya’ya olan doğal gaz ithalat bağımlılığı ve bu bağımlılığın ortaya çıkardığı petrol ve doğal gaz güvenliği kaygısı önemli bir etkiye sahiptir.
Türkiye - AB petrol ve doğal gaz ilişkileri, her iki aktörün dâhil olduğu uluslararası anlaşmalar, benzer hedefleri içeren petrol ve doğal gaz politikaları, AB’nin bölgesel girişimleri, yardım programları ve üyelik müzakereleri temelinde gelişmektedir. Ortadoğu, Hazar Bölgesi, Karadeniz ve Doğu Akdeniz her iki aktörün ortak politikalar geliştirmeye çalıştığı bölgelerdir. Petrol ve doğal gaz  ilişkileri, bu bölgelerden Avrupa’ya ulaşan, Türkiye’nin kaynak ülke olarak rol aldığı uluslararası petrol ve gaz nakil hattı projeleriyle desteklenmektedir ve Türkiye’nin AB’ye katılımı için gerekli olan müzakere sürecini canlandıracak pozitif gündemin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası şekillendirilirken dikkate alınan faktörlerden biri de bu bölgenin Türkiye ekonomisi için önemidir. Bu çerçevede Doğu Akdeniz hem zengin hidrokarbon kaynakları hem de Türkiye ile bölge ülkeleri arasındaki ikili ekonomik ilişkiler açısından kritik bir bölgedir. Zira Türkiye hem doğal gaz konusunda dışa bağımlılığını azaltmak hem de başta komşu ülkeler olmak üzere dünya ile ticaretini artırmak istemektedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Doğu Akdeniz politikasını şekillendirirken bir yandan kendi kıta sahanlığında yoğun bir şekilde doğal gaz ve petrol arama çalışmaları yapmakta ve diğer ülkelerin deniz yetki alanlarında keşfedilen doğal gazın Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ulaştırılmasına yönelik politikalar izlemekte diğer yandan da bölge ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır.
Görüldüğü gibi petrol ve doğal gaz kaynakları açısından oldukça zengin olan Doğu Akdeniz bölgesinin enerji açısından dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye ekonomisi açısından önemi çok büyüktür. Türkiye’nin bu konudaki öncelikli hedefi kendi deniz yetki alanlarında petrol ve doğal gaz bulmak iken ayrıca Libya gibi petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin ülkelerde lisanslar alarak oralarda da üretim yapabilmektir. Bunun yanında Türkiye başka ülkelerin deniz yetki alanlarında ya da kara ülkelerinde çıkarılan petrol ve doğal gaz kaynaklarının Türkiye toprakları üzerinden boru hatlarıyla Batılı ülkelere taşınması için de hazırdır. Bu şekilde hem kendi tüketimi açısından alternatif tedarikçiler edinmiş olacak hem de petrol ve doğal gaz kaynakları açısından zengin Doğu ile bu kaynaklara en fazla ihtiyaç duyan Batı arasında petrol ve doğal gaz ticaret merkezi  olma özelliğini kuvvetlendirecektir.
Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan AB ile hızlı bir kalkınma süreci yaşayan Türkiye’nin başta sanayi üretimi olmak üzere birçok faktöre bağlı olarak enerji ihtiyacı her alanda artmaktadır. Artan enerji talebi, petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil enerji kaynakları ve rüzgâr, güneş, hidro elektrik gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak karşılanmaktadır. Doğal gaz ise bu enerji kaynakları arasında her iki aktörün de en yoğun tükettiği enerji türlerinden biridir. Ancak yoğun tüketimine rağmen AB ve Türkiye’nin doğal gaz kaynakları açısından oldukça fakir olması, tedarikçi ülkelere bağımlı hale gelmelerine neden olmaktadır. Tedarikçi ülkelere artan ithalat bağımlılığı, Türkiye ve AB açısından enerji arz güvenliği alanında benzer riskleri ve belirsizlikleri beraberinde getirmektedir. Bu belirsizlikler genelde tedarikçi ve transit ülkeler arasındaki krizlere bağlı olarak enerji akışında yaşanan ani kesintiler sonucu ortaya çıkmaktadır.
Enerji arz güvenliğini tehlikeye atan bu krizlere alınacak önlemler arasında ise alternatif tedarikçi ülkelere erişilmesi ve alternatif petrol ve gaz nakil hatlarının oluşturulması öne çıkmaktadır. Bu kapsamda Türkiye’nin petrol ve gaz kaynakları açısından zengin Ortadoğu ve Hazar Bölgesi ülkeleri ile AB arasındaki petrol ve gaz kaynakları akışını sağlayabilecek coğrafi konumu  bu önlemlerin alınabilmesi açısından oldukça önemlidir.
Türkiye’nin coğrafi konumu, Türkiye-AB petrol ve gaz kaynakları  ilişkilerinin gelişiminde belirleyici bir rol oynamaktadır. Ayrıca petrol ve gaz kaynakları alanında her iki aktör açısından benzer risklerin ve hedeflerin bulunması da petrol ve gaz kaynakları işbirliğinin gelişimini olumlu yönde etkilemektedir.




Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek