Doğu Akdeniz'deki gaz hangi rota üzerinden Avrupa'ya gidecek?

Doğu Akdeniz’de bulunan doğal gaz kaynaklarının büyüklüğü bölgedeki stratejik ve ekonomik rekabeti tetiklemektedir. Dolayısıyla bölgede keşfedilen petrol ve doğal gaz miktarları ile buradaki kaynakların dış pazarlara nasıl ulaştırılacağı konusu bu güç mücadelesinin odak noktalarını oluşturmaktadır.
Bölgede fosil yakıtlar bakımından önemli bir kaynak potansiyeli bulunurken söz konusu kaynakların enerji piyasalarına taşınmasında 2 senaryo öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki Türkiye rotası ve ikincisi de LNG seçeneğidir. Gelinen nokta itibariyle Doğu Akdeniz’deki ana motivasyon unsurlarının yeni kaynak alanları keşfetmenin yanında bu kaynakların en ekonomik ve güvenli şekilde transfer edilmesi olduğu söylenebilir.
Doğu Akdeniz havzasında keşfedilen doğal gazın küresel piyasalara iletilebilmesi açısından LNG transferinin oldukça kritik bir yeri vardır. Özellikle Asya-Pasifik bölgesine boru hatlarıyla doğal gaz taşınmasının ekonomik olarak oldukça maliyetli olmasından dolayı bu bölgedeki ülkeler Doğu Akdeniz’deki kaynaklar bakımından önemli bir pazar konumundadır.
Küresel LNG piyasasından en fazla ithalat gerçekleştiren ülkeler sırasıyla Japonya, Çin, Güney Kore, Hindistan ve Tayvan’dır. Dolayısıyla Uzak Doğu ülkelerinin LNG ticaretinde Katar ve Avustralya’ya olan yüksek oranlı bağımlılıklarını azaltma ve kaynak ülke çeşitlendirmesine gidilmesi açısından Doğu Akdeniz kaynakları bir fırsat olarak nitelendirilebilir.
Bölgede bulunan kaynaklar açısından bir diğer önemli pazar ise Avrupa kıtasıdır. Bilindiği üzere Avrupa ülkeleri yoğun şekilde tükettikleri doğal gazda dış tedarikçilere bağımlı bir yapıya sahiplerdir. Bu özelliğinden dolayı doğal gaz arz güvenliği konusunda birtakım risklerle karşı karşıya kalan Avrupa bölgesi gerek söz konusu riskleri azaltma gerekse de sürekli ve kesintisiz olarak doğal gaz kaynaklarına ulaşma noktalarında LNG transferine önem vermektedir.
Pazar olanakları bakımından Doğu ile Batı arasında oldukça stratejik bir konumda olan Doğu Akdeniz Havzası, LNG tesisleri açısından yeterli seviyede değildir. Bölgeden elde edilecek kaynakların LNG olarak transferi noktasında özellikle Mısır’da bulunan tesisler ön plana çıkmaktadır. Burada yer alan Idku ve Damietta bölgelerinde toplam 19 milyar metreküp kapasiteye sahip LNG terminalleri bulunmaktadır.
Söz konusu terminaller Mısır’ın Zohr ve Kıbrıs’ın Afrodit sahasından 90 km, İsrail’in Leviathan havzasından ise yaklaşık 7 km uzaklıktadır. Dolayısıyla ortak sahalardan Mısır’daki LNG tesislerine inşa edilecek boru hatlarıyla mevcut durumda atıl olarak bekletilen bu terminaller kullanılabilecektir. Bununla beraber İsrail kendisine ait olan sahalarda yüzer LNG depolama ve yeniden gazlaştırma (FSRU-Floating Storage Regasification Unit) terminalleri inşa etmeyi planlamaktadır.
Bölgede gerek coğrafi konumu gerekse petrol ve gaz altyapısı itibariyle LNG açısından önemli üstünlüğe sahip bir diğer ülke ise Türkiye’dir; ikisi LNG, ikisi FSRU olmak üzere toplam 4 adet terminal bulunmaktadır. Bunlara ek olarak BOTAŞ tarafından yapılacak ve Saros açıklarında konumlandırılması planlanan üçüncü FSRU tesisi ile Türkiye, bahsi geçen alanda bölgesinde önemli bir stratejik üstünlük sağlayacaktır. Türkiye burada değinilen 4 LNG terminali vasıtasıyla 11 farklı ülkeden LNG ithalatı gerçekleştirmektedir.
Bu yönüyle Türkiye, LNG ithalatında sırasıyla İspanya ve Fransa’nın ardından Avrupa bölgesinde en fazla paya sahip ülke olarak dikkat çekerken, son 10 yıllık periyotta Türkiye'nin LNG ithalatını 2 kattan fazla arttırdığı gözlemlenmektedir. Dolayısıyla bahsi geçen alanda kat ettiği mesafe göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz’deki kaynakların LNG olarak transferi noktasındaki stratejik üstünlüğü anlaşılacaktır.
Türkiye, burada sayılan tesislerin tam kapasiteli bir şekilde çalıştırılması neticesinde teknik olarak yıllık 30 milyar metreküp LNG gazlaştırma kapasitesine sahiptir. Bu yönüyle Türkiye, LNG alanında gerek bölgesinde gerekse küresel ölçekte önemli bir aktör konumundadır. Bununla beraber yeraltı doğal gaz depolama kapasitesini 10 milyar metreküp seviyelerine çıkarma hedefi olan Türkiye, küresel petrol ve gaz piyasaları açısından bir geçiş güzergahı olmaktan öte ticaret merkezi olma yolunda ilerlemektedir.
Doğu Akdeniz’de bulunan tüm aktörler küresel doğal gaz rekabetinde üst sıralarda yer almak adına azami çaba göstermektedir. Bu doğrultuda bölgedeki faaliyetler özellikle arama-sondaj ve transfer konuları üzerine yoğunlaşmaktadır. Keşfedilen kaynakların büyüklüğü kadar söz konusu kaynakların dış piyasalara en güvenli şekilde ve uygun maliyetle taşınması konusu, hem bölgedeki ülkeler ile uluslararası şirketlerin hem de petrol ve gaz piyasalarının üzerinde mesai harcadıkları hususların başında yer almaktadır.
Bölgedeki enerji kaynaklarının transferi konusunda ortaya atılan üç senaryo üzerinden tartışmalar devam etmektedir. Söz konusu seçeneklerden kısa vadede en olası görüneni LNG transferi olarak ön plana çıkarken, boru hattı projelerinin uzun vadede uygulanabilir olması için bölgedeki keşiflerin büyüklüğü önemli bir faktör oluşturmaktadır. Boru hattı noktasında Türkiye üzerinden transfer seçenekleri masaya yatırılırken gerek maliyetler gerekse enerji arz güvenliği konularında Türkiye rotasının daha avantajlı olduğu kabul edilmektedir.
Türkiye, bölgesinde hiçbir zaman göz ardı edilemeyecek bir aktör konumundadır. Ancak Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’de oluşturulmaya çalışılan hidrokaqrbon kaynakları denkleminden çıkarılması için ciddi çaba sarf edilmesi dikkat çekmektedir. Öte yandan, mevcut transfer senaryoları düşünüldüğünde, ekonomik açıdan en uygunlarının Türkiye üzerinden geçecek bir boru hattı projesi ve doğal gazın sıvılaştırılarak yani LNG şeklinde taşınması olduğu görülmektedir. Bu bakımdan Türkiye’nin her iki durum için avantajlı bir konuma ve uygun doğal gaz boru hatları altyapısına sahip olduğu açıktır. Dolayısıyla Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yoğun bir enerji mesaisi yürüterek avantajlı olduğu noktaları dünya kamuoyuna daha iyi aktarması son derece önemlidir.
Küresel petrol ve gaz piyasalarının geleceği bakımından en önemli iki konu, kaynaklara sahip olmak ve bu kaynakları dış piyasalara en uygun maliyetlerle ulaştırmaktır. Bu bağlamda, Türkiye gibi petrol ve gaz bakımından yoksun ancak petrol ve gaz transferi noktasında stratejik üstünlük sağlayan bir coğrafi konuma sahip olmak ülkeye avantaj sağlamaktadır.
Bununla beraber hem ülke sınırları içerisinde hem de Doğu Akdeniz’de arama ve sondaj çalışmalarına devam eden Türkiye, söz konusu alanda başarılı sonuçlar aldıkça bölgede oluşturulmak istenen dengeleri lehine çevirebilecektir. Nihai hedefi petrol ve gaz ticaretinde merkez ülke konumuna ulaşmak olan Türkiye, söz konusu alandaki avantajını arttırmak adına bir yandan arama, sondaj ve altyapı çalışmalarına ağırlık verirken bir yandan da petrol ve gaz diplomasisini hassas bir şekilde sürdürmektedir.



Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek