Uluslararası yargı kararları, Yunan tezinin "maximalist" olduğunu gösteriyor.

Yunanistan ve Türkiye arasındaki duruma benzer durumlarda uluslararası mahkemelerin aldığı kararlar, Yunan tezinin oldukça "maksimalist" ve hakkaniyet dışı olduğuna işaret ediyor.

Yunanistan'ın, Antalya'nın Kaş ilçesine sadece 2,1 kilometre, Yunan ana karasına ise 582 kilometre mesafede bulunan ve yalnızca 10 kilometrekare yüz ölçümüne sahip Yunan adası Meis'e "tam etki" verilmesi talebi bu aşırı isteklerden en önemlisini teşkil ediyor.
Meis'e "tam etki" tanınması halinde, Türkiye'nin güney kıyısına adeta bitişik bu ada kendi boyutunun 4 bin katı, yani yaklaşık 40 bin kilometrekare büyüklüğünde bir deniz yetki alanıyla Türkiye'nin oldukça uzun kıyı projeksiyonunu kesiyor.
Bu çarpık durumun temel alındığı ve 2000'li yıllarda İspanya’nın Sevilla Üniversitesinden bir profesör tarafından hazırlandığı için sıklıkla "Sevilla haritası" olarak anılan haritada, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki yetki alanı yalnızca Antalya Körfezi açıklarında küçük bir alan olarak gösteriliyor.
Yunanistan ve GKRY tarafından yıllardır her vesileyle "AB'nin Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları" olarak ön plana çıkarılan haritanın resmi bir hükmü olmadığı ve AB tarafından hazırlatılmadığı Birlik yetkilileri tarafından açıklanmışsa da AB'yle irtibatlı çeşitli kaynaklarda bu haritanın temel alındığı biliniyor.
Uluslararası mahkemelerin, Meis Adası örneğinde olduğu gibi, adanın ana kara ile karşı karşıya gelmesi durumunda "adaya verilecek etki" konusunda aldığı kararlarda bazı ilave kriterlere başvurduğu görülüyor. Bu kriterler genel olarak adanın konumu, nüfusu, coğrafi büyüklüğü, siyasi ve ekonomik durumu oluyor.
Uluslararası mahkemelerin karar verirken, adanın karşı tarafın kıyısına yakın konumlanarak adil sınırlandırmaya bozucu etki yaptığı durumlarda, büyük çoğunlukla adaya oldukça sınırlı etki yahut "sıfır etki" verdiği gözlemleniyor.
Yunanistan uluslararası hukuka rağmen Ege ve Akdenizde imkansızı zorluyor
İngiltere-Fransa kıta sahanlığı anlaşmazlığı
Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlığın bir benzeri, 1970'lerde İngiltere ile Fransa arasında yaşandı.
Paris yönetimi, Manş ya da Kanal Adaları olarak bilinen, Fransa ana karasına yakın, İngiltere'ye ait adaların kıta sahanlığının 3 deniz milinden fazla olamayacağını savundu. Fransa, İngiltere'nin adaları da esas alan eşit uzaklığa dayalı sınır talebinin, Fransa kıta sahanlığını İngiltere lehine azaltacağını, üstelik bu iddianın söz konusu adaların büyüklüğü ve kıyılarının uzunluğu ile tamamen orantısız olduğunu belirtti.
İngiltere ise adaların büyüklüklerinin önemi olmadığını, Fransa ile deniz sınırı belirlenirken, bu husus dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini öne sürdü.
Bölgede bulunan petrol yatakları nedeniyle Fransa ve İngiltere'yi karşı karşıya getiren adaların kıta sahanlığıyla ilgili sorun ancak mahkemede çözülebildi.
Uluslararası Tahkim Mahkemesi, 1977'de verdiği kararda İngiltere'ye ait Manş Adalarının Fransa ana karasına çok yakın olduğuna hükmederek kıta sahanlığı sınırlandırmasını yaparken adaları yok saydı.
Kuzey Denizi
Kuzey Denizi'nde sınırlandırma için Almanya, Danimarka ve Hollanda da Uluslararası Adalet Divanına (UAD) başvuru yaptı. Üç ülkenin de benzer kıyı uzunluğu bulunuyordu ancak Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de talep ettiği "eşit uzaklık" ilkesinin uygulanması durumunda Almanya ciddi bir kayba uğrayacaktı.
Bu nedenle UAD "eşit uzaklık" ilkesinin kullanılması durumunda Almanya'nın "sıkışacağına" hükmederek, Almanya'ya ilave deniz alanı tesis etti.
Myanmar-Bangladeş örneğinde de Myanmar'ın hemen yakınındaki St. Martins Adası sorun teşkil ediyordu. Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi (ITLOS), hakkaniyet ilkesini ön planda tutarak bu adaya sadece kara suyu hakkı tanıdı.
1992 yılında ise Kanada ve Fransa, Kanada kıyısına yakın Fransız Saint Pierre ve Miqueleon adaları için Tahkim Mahkemesine başvurdu. Mahkeme Fransa'ya talep ettiğinin çok daha azını verdi.
Nikaragua-Kolombiya
Nikaragua ve Kolombiya arasında kıta sahanlığı sınırı belirlenirken ise yine mahkemeye başvuruldu.
UAD 2012'de verdiği kararda, orantısallık ilkesini ön planda tutarak Nikaragua’nın kıyı projeksiyonunu kesen Kolombiya adalarına ya kısıtlı ya da "sıfır" etki verdi.
Papua Yeni Gine - Avustralya
Papua Yeni Gine ile Avustralya arasında deniz sınırlandırma yetkileri anlaşmazlığı, Papua Yeni Gine'nin 1973'te Avustralya'dan bağımsızlığını kazanmasının ardından başladı.
Avustralya'nın Torres Boğazı'nda ve bazılarının Papua Yeni Gine'ye 10 kilometre uzaklıkta olan ada ve adacıklardaki egemenliği, Papua Yeni Gine'nin deniz yetki alanını çok ciddi bir şekilde sınırlıyordu.
Papua Yeni Gine bunun adil olmadığını ve müzakere yürütülmesini talep etti. 1978'de tarafların "hakkaniyet" ilkesi çerçevesinde anlaşma sağlamasıyla Torres Boğazı Antlaşması imzalanarak, Papua Yeni Gine'nin maruz kaldığı adaletsizlik giderildi.
İspanya ile Fas arasındaki sorun ise İspanya'nın Fas ana karasına yakın adalarında MEB hakkından vazgeçmesiyle çözüldü.
Uluslararası mahkemelerin benzer nitelikli kararlarının sadece küçük bir kısmını oluşturan bu örnekler, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarını korumak için izlediği tutumun, başta hakkaniyet ilkesi olmak üzere uluslararası hukukla ve benzer anlaşmazlıklara ilişkin onlarca uluslararası mahkeme kararıyla uyumlu olduğunu gösteriyor.




Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek