Doğu Akdeniz Bilgisel - 2

BM'nin ve ULUSLARARASI kurumların tanıdığı meşru hükümet Libya Ulusal Mutabakat Hükümetini biz neden destekliyoruz? Libya'da ne işimiz var?
Türkiye'nin Libya ile yaptğı MEB anlaşması ile elde ettiği hukuki, siyasi ve ekonomiK kazanımlarla; Libya ile denizden komşuyuz diyoruz. Türkiye'nin elbet derin bir aklı var: HİÇ BİR HAMLE BOŞA DEĞİL.
Bu anlaşma yapılmasaydı hakkımız olan 189.000km2 deniz alanı yerine, SEVR'in bir benzeri olan ve Türkiye'ye 41.000km2 reva görülen bir deniz alanına mahkum edecek SEVILLE Haritasını Türkiye'ye dikte ettireceklerdi. Bu oyun buzuldu, Yunan - Rum oyunu ÇÖPE ATILDI.
Türkiye-Libya MEB anlaşması ile Libya ile denizden komşu olduk. Yunan'ı, Mısır'ı, Rum'u, Fransa'yı, İtalya'yı çıldırtan bu sınırdaşlık Türkiye'den izin almadan hic bir şey yapamayacakları demek.Yakın zamanda yapılan bu anlaşmanın BM’de tescillenmesi bekleniyor. Böyle bir durumda artık Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de iddia ettiği hak giderek azalacak.
Yunanistan’ın ise burada ki amacı Hafter yönetimindeki Libya ile Girit adası arasında MEB Anlaşması yapıp ortalama 76.000km2 lik alanımızı gasp etmek üzerine idi. Türkiye kendisine dayattırılan 2. Sevri anladı ve bu planı bozdu.Bu uyanışın ardında 2 büyük isim yatıyor: Amiral Cem Gürdeniz ve Amiral Cihat Yaycı. Hazır laf açılmışken buradan bu 2 büyük isme de saygılarımı ve sevgilerimi iletiyorum.
10 Sene Önce GKRY Akdeniz için Rusya’ya yakınlaşıyor, bu yakınlaşma AB ve ABD için Kalp Krizine Neden Oluyordu ve iflasın eşiğine gelen GKRY 2013 yılında AB ile Rusya Federasyonu arasında gitti geldi. Rusların adadaki Rum bankalarında mevcut yüksek mevduatlarının AB dayatması altında yüksek vergi kıskacına girmesi ortalığı karıştırmıştı.
Rum ekonomisini kurtarma karşılığında adada üs kolaylığı ile çevre sulardaki doğal gazdan imtiyazlar istemesi AB’yi ve ABD’yi çıldırttı. Çünkü AB, Rumları güzel plajları için almamıştı, Rumların AB’ye alınma nedeni denizdeki potansiyel zengin Hidrokarbonlar idi.
Bu gelişmeye emperyal devletlerin cevabı çok sert oldu. AB, Rus sermayesinin de aralarında bulunduğu Rum hesaplarına ağır vergi dayattı ve Rus sermayesinin adadan uzaklaştırılması süreci başlatıldı. Bu sürece dolaylı bir darbe de İsrail’den geldi.
Suriye’deki gelişmeleri emperyal çıkarlar lehinde etkileyecek Türk-İsrail barışmasının yaşandığı 2016'daki günlerde İsrail, Lübnan sınırına yakın deniz yetki alanlarında bulunan doğal gaz zengini Tamar ve Leviathan sahalarının boru hattı ile Hayfa’ya bağlandığını açıkladı.
İsrail artık enerji ihraç eden ülkeler arasına giriyordu. Bazı çevreler bu gelişmeyi, Rus doğal gaz enerji devi Gazprom’un Avrasya’da oluşturduğu tekele karşı büyük bir gelişme olarak niteledi.
İsrail gazının, Irak gazı ile değerlendirildiğinde Türkiye’nin yıllık 50 milyar metreküplük İran ve Rus doğal gazına olan bağımlılığının azalacağına dikkat çekildi.
O yıllarda Nerdeyse Tüm Dünya Akdeniz’de idi ama Türkiye yoktu, çünkü o dönemde Türkiye şımartılmış Fetöcülerin yaptığı davalarla uğraşıyordu. Donanma başta olmak üzere TSK büyük yara almıştı, Sadece sözde ikinci casusluk davasında 50’ye yakın firkateyn, hücumbot ve denizaltı komutanı hapiste idi. Donanmanın ulusal çıkarlar çerçevesinde stratejik kullanım iradesi tamamen yok edildi.
Asya-Pasifik havzasına çekilecek Amerikan Donanmasının yaratacağı boşlukta Cumhuriyet Donanmasının Doğu Akdeniz’de bir oyuncu olmaması, İsrail, Yunan ve Rum çıkarlarına tehdit teşkil etmemesi için gelecek 40 yılının Komuta yapısı hükümetin desteği ile felç edildi.
Rumlar, İsrail ile MEB (Münhasır Ekonomik Bölge) sınırlandırma antlaşması imzaladı. İsrail 12 Temmuz 2011 tarihinde MEB sınırlarını gösteren koordinat listesini BM’ye sundu. Yunanistan’da başlayan ekonomik iflasın ve Arap Baharının fırtınası arasında Rumlar, imtiyaz haklarını ABD’nin Noble Energy şirketine verdi. İsrail yetki alanına komşu 12 numaralı Afrodit sahasında petrol ve doğal gaz sondaj çalışmalarına başlayacaklarını Ağustos 2011 başında uluslararası kamuoyuna duyurdu.
Rumlar ve Noble Energy, 19 Eylül 2011 tarihinde sahada fiili çalışmalara başladılar. İsrail’in Delek Firması ile 2012 yılı içinde bu sahada 15/20 milyar dolar değerinde 100 milyar metreküp gaz rezervi bulduklarını açıkladı.
Bazı araştırmacılar bu keşfi son yılların en büyük keşfi olarak tanımladı. Balyoz tutuklamalarının tam tamına birinci yıl dönümünde yani 11 Şubat 2012 günü Rumlar, önceden ilan ettiği sahalarda ikinci tur lisans ihalesi ilanı yayınlandı.
Türkiye bu girişime KKTC’nin kara ülkesinde petrol araştırmaları yapacağını duyurarak cevap verdi. Böylece, dünya deniz tarihi, denizde yaşanan bir çıkar kaybına karşı kendi kara ülkesinde bir hareketle cevap verildiğinin ilk örneğini de kaydetmiş oldu.
İsrail Gazını Avrupa’ya Nasıl ulaştırmayı Planlıyor ?
İsrail, Tamar ve Leviathan havzalarından çıkaracağı Doğalgazı Avrupa’ya ulaştırmak için planlar yaptı.Son zamanlarda Türkiye ile Filistin meselesi yüzünden Kötü ilişkiler içersinde olan İsrail,çıkartacağı gazı EastMed projesi ile Avrupa’ya ulaştırmayı planladı.
Yapılan plana göre Lübnan Ve İsrail gazı Akdeniz’in altından yapılacak boru hattı ile GKRY’ye bağlantısı olacak şekilde Girit-Yunanistan-İtalya üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacak idi.
Lakin son zamanlarda yapılan açıklamalara bakarsak bu anlaşmanın pek de geleceği yok. Özellikle bu projenin maliyeti çok yüksek,maliyetin yanında zaman da önemli.  Çünkü Avrupa gaza muhtaç, Almanya ise Rusya’ya bağımlığı olduğu için bu konudan müzdarip.
Bu proje çok uzun sürecek bir projedir. Özellikle suyun altından giden boru hatlarının uğradığı basınçtan dolayı bakım masrafları da fazla olacaktır. O yüzden projenin sağlam bir temele otutturulmadığı açıkça belli ve en nihayet ; ABD, imzadan 2 yıl sonra EastMed boru hattı projesinden desteğini çekti. ABD EastMed'e ilişkin çekincelerini gayriresmi bir yazı ile (non paper) Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne iletti.
ABD’nin, Doğu Akdeniz’de Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum kesimiyle birlikteki Doğu Akdeniz-EastMed boru hattı projesinden desteğini çekmesi tamamen jeopolitik gelişmeler, maliyet hesapları ve ekonomik analizdir. Projenin ekonomik açıdan karsız olduğunun en başından beri ben ve birçok kişi tarafından söylendi. Bu sanal projenin gerçekleştirilmesi, ekonomik, siyasi ve belki de askeri yükümlülükler doğurabilirdi. EastMed mevcut durumda ABD için aşırı bir yüktü. Ayni zamanda, Jeopolitik ve Doğu Akdeniz’de Türkiye'nin Jeostratejik konumu Batı'nın gözünde ne denli önemli bir ülke olarak görüldüğünün yeni bir göstergesi.
ABD, Türkiye’nin projeden duyduğu rahatsızlığın önemli bir faktör olduğunu belirterek, ABD, Türkiye’nin EastMed’e tepkilerini görerek bu tepkileri göz önünde bulundurmak istiyor. Dolayısıyla bölgedeki politikalarını genel olarak yeniden şekillendiriyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye'siz bir denklem mümkün değil. Çünkü eğer buradan Avrupa’ya gaz gidecekse bu ancak Türkiye üzerinden olur.
Doğu Akdeniz kaynaklarını GKRY ve Girit üstünden Yunanistan topraklarına ulaştırması beklenen EastMed Boru Hattı ABD'den destek görmedi. Son dönemde İsrail ve ABD, EastMed yerine Türkiye'nin dahil olduğu bir projenin devreye alınması konusunda fikir beyanları dikkat çekici. Atina'nın Türkiye'ye karşı siyasi bir araç olarak kullandığı proje ABD'nin de reddetmesiyle Akdeniz'in derinliklerine gömüldü.
Ben yakın zamanda İsrail-Türkiye arasında ki buzların eriyeceğini ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere iş birlikleri oluşacağını düşünmekteyim.Bu projenin ölü doğan bir proje olduğunu bizim kadar İsrail’de farkında.Farkında ama kendi çıkarları için bu çözüm yoluna başvurmak zorunda.
İsrail Türkiye’siz Avrupa’ya açılamayacağının farkında,bu farkındalık yıl sonuna doğru bir iş birliğine dönüşebilir.Bu iş birliği İsrail’e yarayacağı kadar Türkiye’ye de yarayacaktır. Doğu Akdeniz’deki çıkarlarından vaz geçmemekte kararlı olan Türkiye, yanına İsrail’i de alarak Yunanistan ve GKRY devletlerinin görmüş olduğu Rüyayı bitirebilir.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz için attığı ilk adım 2013 yılında Norveç'ten satın alınan,ilk Sismik Araştırma Gemisi olma özelliği taşıyan Barbaros Hayreddin Paşa’dır. 2013 yılında alınan gemi,petrol ve doğalgaz başta olmak üzere, Mayıs 2013’de Karadeniz'de ilk Arama keşfine çıkmıştı. Kısa süren bu araştırmadan sonra gemi Eylül ayında Akdeniz’e geçmişti. Türkiye bu adımla birlikte daha önce yabancı firmalara verdiği Sismik Arama işini kendi gemisiyle yapmaya başlayacaktı.
2. Sismik araştırma gemimiz olan Oruç Reis Yerli Üretim olarak envantere alındı. Ağustos 2017'den Ağustos 2019’a kadar Karadeniz ve Marmara'da sismik araştırmalarını sürdüren MTA Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz görevini Doğu Akdeniz’de sürdürdü.
Türkiye 2 adet Sismik Araştırma gemisinden sonra 2018 yılında Fatih Sondaj Gemisini alarak envanterine ilk sondaj gemisini katmış oldu. Bu alımı Yavuz Sondaj Gemisi takip etti. Türkiye 2020 yılına girdiğinde 2 Sismik, 2 Sondaj Gemisi olmak üzere 4 adet Gemi ile Doğu Akdeniz’e kendi haklarını korumak için iddialı bir giriş yapıyordu. 2020 Şubat ayına gelindiğinde 3. Bir sondaj gemisi daha alındığı duyuruldu. Gerekli bakım ve Onarımları bittikten sonra Akdeniz’e gönderildi.
Buarada 4. sondaj gemimiz 19 MAYIS'ta Mersin/Taşucu Limanı'na vardı. Temmuz'da Yavuz sondaj gemisinin Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki MEB'nde bulunan Selçuklu 1 lokasyonunda bıraktığı yerden sondaja devam edecek.
Doğu Akdeniz'de Selçuklu-1 kuyusunda yaklaşık 6 bin metrede ÜMİT VERİCİ gaz emarelerine ulaşıldığını Enerji Bakanı Fatih Dönmez Antalya'da 20 ARALIK 2020'de açıklamıştı.
Elde edilen emarelerin ve jeolojik katmanların kesinleştirilmesi yeniden sondaj çalışmalarının yapılmasına bağlı. Akdeniz'de gerek veri gerekse de toplanan verilerin işlenmesi ve yorumlanması süreçleri bitti ve ÜMİT VERİCİ SONUÇLAR ELDE EDİLDİ.
2019/2020 Yılında 2 Büyük tatbikat yapan Türk Donanması neredeyse her hafta yapmış olduğu NATO Tatbikatları ile gemilerine liman yüzü göstermiyordu. Gemimizin tam 43 Gün boyunca Liman yüzü görmeden önce Libya’da,daha sonra Mavi Vatan bekçiliği yapmak için Akdeniz’de görev yaptığını ve bu süre Türk Deniz Kuvvetleri için rekor bir süre olduğu belirtilmiştir.
Türkiye özellikle Libya iç savaşına çok önem veriyor.Libya ile yapılan MEB Anlaşmasının sürdürülebilmesi için UMH’ye Teçhizat,askeri araç ve Komuta desteğini sürdürüyor. BM’den geçmesine ve ilan edilmesine az kalan MEB Anlaşması Yunanistan’ı adeta çıldırtıyor, elini ve kollarını bağlıyor, 2013 Yılından özgüven dolan Yunanistan hadsiz açıklamalar yapıyordu. Akdeniz’de ABD Desteğini bile tam olarak alamayan Yunanistan yanında sadece Fransa’yı buluyordu. Ama Yunan Medyası Tam tersine,Türkiye yalnızmış gibi algı yapıyor.Halbuki Türkiye 'Doğu Akdeniz-2019 Davet Tatbikatı' kapsamında toplamda 15 ülkeden 47 gemi ve yaklaşık 4 bin 700 personel tatbikata yapıyordu. Ve ev sahibi Türkiye idi.
Türkiye Akdeniz konusunda yalnız olmadığını,haklarını sonuna kadar koruyacağını ve her tehtide göğüs gereceğini tüm Dünya’ya adeta haykırıyor. ABD’nin Akdeniz Donanmasını yakın bir gelecekte Asya’ya kaydırması olası. Akdeniz’de oluşacak Donanma eksikliğini Türkiye kendi Donanması ile kapatabilir. Bu konu ayrı bir bilgisel konusu bile olabilir.
ABD Orta Doğu’da ortalama 25 senedir var, harcadıkları paranın haddi hesabı yok. Kaybettikleri zaman ortada,Orta Doğu’da harcadığı zaman ve para yüzünden Çin gibi bir devlet başlarına bela olmuş vaziyette. Harcadıkları bunca paraya rağmen ABD Kısa bir zaman içersinde tekrar Petrol ithalatçısı konumuna düşecek.ABD Çin’in yükselişini engellemek istiyorsa onu Asya’ya kapamalı, deniz ticaretini kısıtlamalı. Çin ile gerilim yükseldiğinde petrol sıkıntısı çekmemeli, çektirmeli.
Bunu yapmak için kendisinin yüksek miktarda petrol çıkarması gerekli. Bu petrolü çıkarırken tabii ki maliyeti düşük olmalı ve kendi ana karasına yakın olmalı. Bu petrol Venezuela’da var, ABD bu petrollere muhtaç.
Türkiye ile Venezuela ve Akdeniz konusunda Ver gülüm, al gülüm stratejesi izlemeye çalışan ABD bunu tam olarak beceremedi. Ben gelecekte Venezuela’da 2. bir kalkışma bekliyorum ve bu işi kökünden biterecekler diye düşünüyorum. Belki de Maduro’yu ellemeden sadece petrol tesislerine el koyarlar. 
Türkiye Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervini çıkarmak için bu işte tecrübeli yabancı şirketlerle de anlaşma yaptı. Çıkarılacak olan petrol&gaz güven içinde Türkiye 'ye gelmesi şart. Bu güveni sağlamanın bir yolu da Libya’dan geçiyor. Türkiye’nin Libya’da olma nedenlerinden biri de bu.Türkiye,yakın bir zamanda AB’den ayrılarak kendi rotasını oluşturacak olan İngiltere ile yakın temaslar kuracaktır. Özellikle Akdeniz’de yapılacak bir anlaşmanın BP-Exxon ve Chevron İle yapılması olasıdır. 
Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin onay vermediği, rızasının olmadığı hiçbir projenin oldu bittiye getirilmesine izin vermeyecek. Tek taraflı, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının yok sayıldığı, adadaki tarafların eşit ve adil pay almadığı bir sisteme geçit vermeyeceğiz. Türkiye’nin bu konudaki tavrı ve duruşu nettir. Bizim olan bizde kalacak, bizim olanı bizden çalmalarına izin vermeyeceğiz. Uluslararası hukuktan kaynaklı hak ve menfaatlerimizi sonuna kadar korumaya karalıyız.
HATIRLATIRIM: Ünlü Türk denizcisi KAPTANI DERYA ve devlet adamı Barbaros Hayrettin Paşa: “Denizlere Hâkim Olan Cihana Hâkim Olur”.








Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek