Doğu Akdeniz Bilgisel - 1

Türkiye’nin ortalama 10 yıldır Doğu Akdeniz başta olmak üzere vermiş olduğu mücadeleyi,gösterdiği kararlılıkla Atalarımızın emanet ettiği Rezervleri nasıl koruduğu hakkında bilgiseli yazıyorum...

Akdeniz bilgiseline başlamadan önce Mısır darbesine değinmezsem olmaz. Bu darbenin en büyük 2 amacı vardır:
1. Amaç; İsrail’in çıkarlarına karşı duran ve Filistin’in yanında durması bakımından en büyük 2 ülkeden biri olmasıdır.(Türkiye ve Mısır) Bu konuya çok girmeyeceğim çünkü konumuz değil. Asıl konumuz Akdeniz.
2. Amaç: Darbeden önce Erdoğan ve Mursi birbirine çok yakın ilişkiler kurmuştur. Hatta bu ilişki halk tabanında da büyük bir etki bulmuştur ki Erdoğan Kahire gezisinde Havalimanında “İslam’ın kurtarıcısı, Allah’ın azizi Erdoğan” Şeklinde sloganlarla karşılanmıştır.
Bu ikili ilişkiler Akdeniz’e de doğrudan yansımıştır. Hatta darbeden kısa bir süre önce MEB Anlaşması imzalanması konusunda bazı ufak iddialar atılmıştır. Darbeden önce bu Anlaşmayı imzalayabilseydik özellikle Kıbrıs çevresinde elimiz daha da güçlenirdi.
Eğer ki Mursi iktidarı günümüzde hala devam etseydi Akdeniz’de Şüphesiz güçlü bir ittifak içersinde olacaktık.
Peki ne oldu da Mısır ile günümüzde aramız açıldı, ilişkiler bakımından Yunanistan’dan bile kötü duruma geldik ? Bunun tek nedeni var o da 3 Temmuz 2013 yılında gerçekleştirilen Sisi Darbesidir.
Darbeden sonra Erdoğan Sisi ile aynı masada bulunmayacağını belirterek Mısır ile tüm bağlantımızı kestik.ABD/Avrupa devletleri destekli Sisi ise günümüzde Mısır’ı İsrail+Yunanistan+Fransa ittifakına sokmuştur.
Mısır Silahlı Kuvvetleri de Darbeden nasibini almıştır.Yeterli kaynak olmamasına rağmen,darbe zamanı verilen dış desteklerle Diğer ülkelerden özellikle Donanma bazında ciddi Silah alımı yapılmıştır.
Herhangi bir savaş durumunda bu sistemlerin işleyişi ne derece olacak orası meçhuldür.Çünkü Envanter bakımından Hem batı hem de Doğu bloğu olmak üzere çok çeşitli bir envantere sahiptir.Mısır’ın bu konuda lojistik bir felaket yaşayacağı aşikardır.
Gelelim Darbeden sonra başlatılan Mursi’nin yargılanmasına. Mursi ilk mahkemesine 5 Kasım 2013 Tarihinde çıkmıştır.İlk duruşmada sorulan sorular darbenin amacını doğrudan açıklar niteliktedir.
Mursi’ye mahkemesi sırasında sorulan sorulardan birisi “Türk ajanı olup olmadığı” idi. Diğer taraftan ise “Hamas casusu” olmak suçlamasıyla “yargılanıyordu.” Bu sorular dediğim gibi Darbenin 2 Amacına da hizmet ediyordu.
Peki Mursi’ye ilk mahkemede neden Türkiye ajanı olup olmadığı sorulmuştu?
Arap Baharlarını organize edenler bu hareketlerin sonucunda kendi diktatörleri yerine onların deyimiyle İslamcıların geçtiğini görünce işin rengi değişti. Bu değişimlerin tonu hem Batıyı hem de körfez ülkelerini ziyadesiyle korkuttu.
Hepsi bir yana Arap dünyasının liderlik potansiyeli ve gerçek bir askeri gücü olan tek ülkesi Mısır’ın başına Müslüman Kardeşler örgütünden Mursi’nin geçmesi, Batı ve Körfez ülkeleri için tam bir kabus durumuydu.
Mursi’nin izlediği politikalarla Türkiye’nin politikaları eşleşmiş, İslam dünyasının (İran hariç) en önemli iki gücü bir araya gelmişti.
Mısır’ın devrik ve tarihinin tek meşru başkanı olan Muhammed Mursi Mısır Devlet başkanı seçilmesinin yıldönümünde(18 Haziran 2019) duruşma salonunda kalp krizi geçirdi bahanesiyle öldürüldü
Mursi cinayetinden sadece bir gün önce Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, Doğu Akdeniz’de ortaklaşa düzenlediği, Şehit Teğmen Caner Gönyeli Arama Kurtarma-2019 Davet Tatbikatı sona ermişti
Türkiye’nin Akdeniz’de sondaj faaliyetleri ile adeta çılgına dönen Batı âlemi ve İsrail’e karşı gövde gösterisi yapan Türkiye ve KKTC ordusundaki askerlerin üniformasındaki “patch” (peç) ise anlayanlara önemli mesajlar taşıyordu.
Hava Kuvvetleri’ne bağlı bir pilotta bulunan peç, 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’nın çıkarma parolasına atıfta bulunuyor. İngilizce yazılı kabartmada, ‘Ayşe tatile çıktı’ ifadesi yer alıyor.
Kıbrıs adasının üzerine yerleştirilen savaş uçağının yanı sıra peçte, KKTC ile Türkiye bayrakları yan yana yer alıyor. Peçte kullanılan F-100 Super Sabre savaş uçağı, TSK’nın Kıbrıs Barış Harekâtı’nda sabit kanatlı hava gücünün bel kemiğini oluşturuyordu. Ayrıca peçi taşıyan pilotun isminin Ayşe olması da peçi daha anlamlı kılıyordu.
Akdeniz üzerindeki “Mısır-Türkiye” Köprüsünü anlattığıma göre “Libya-Türkiye” Ayağına geçebilirim.
Libya konusuna bu kadar detaylı değinmeyeceğim,Mısır konusunda büyük eksiklik olduğunu fark ettiğimden dolayı Mısır’a ağırlık verdim.Her türlü kaynakta zaten Libya-Türkiye ilişkisini bulabilirsiniz.Benim ilgileneceğim kısım Kaddafi’nin indirildiği zamandan sonrası.
İlk Soru Libya bugüne nasıl geldi ?
Muammer Kaddafi'nin 2011'de, Orta Doğu'nun dört bir yanında "Arap Baharı" devam ederken devrilmesi ve ardından linç edilmesi Libya’da güç boşluğu yarattı.
42 yıllık Kaddafi rejiminin ardından Libya’da 2012’de ilk demokratik seçimler yapıldı. Mahmud Cibril liderliğinde bir hükümet kuruldu, ancak ülkede NATO’nun desteğiyle Kaddafi’yi deviren isyancı milislerin (Hafter) çoğu hâlâ varlığını sürdürüyordu.
Trablus’taki yeni hükümet, milislere söz geçirmeyi başaramadı ve merkezi hükümet demokratik kurumları sürdürebilecek, düzeni sağlayabilecek noktaya gelemedi.
Milis gruplar ülkenin çeşitli varlık ve yapılarına el koyarken, Trablus’un bunları durduracak güçlü bir ordusu yoktu; milis liderler boşluktan faydalanarak ülkede siyasi güç elde etme yarışına girişti.
Trablus Genelinde başlayan 2014 yılında ki yaşanan çatışma, iç savaşı tüm ülkeye yayılacak bir boyutta yeniden alevlendirdi. Ülkenin farklı noktalarında kurulan farklı hükümetleri çeşitli silahlı gruplar desteklemeye başladı. Taraflar kendilerini bir açmazın içinde buldu.
İç savaş başladıktan bir yıl sonra, 2015’te, Birleşmiş Milletler Trablus’ta Fayez Al-Sarraj liderliğinde bir hükümet kurulmasına destek verdi. Bu vesileyle bugün Batı ülkelerinin çoğunun desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti kurulmuş oldu.
Burada bir parantez açmam gerekir.O yıllarda Yasal yollarda evet Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek verildi ve seçimlerde de kazanan da UMH oldu.Lakin Günümüzde olmak üzere o günlerde de Hafter’e ciddi silah yardımı yapılıyor ve fonlanıyor idi.
Yaklaşık 1 Senedir ise Türkiye hem yasal hem de Askeri anlamda Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne En ciddi yardım yapan ülke oldu.Günümüzde Hafter’in en büyük 4 Destekçisi Rusya,Mısır,Fransa ve BAE'dir.
Mısır yakınlarındaki Tobruk kentinde merkezlenen General Halife Hafter’in liderlik ettiği Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolündeki Temsilciler Meclisi ise bu kararı tanımadı.
Hafter,başına getirildiği Libya Ulusal Ordusu’nu 2014 yılındaki güç boşluğundan faydalanarak, ardından da bazı milis gruplarla ittifak kurarak güçlendirdi. Sırtını Ulusal Ordu’ya dayayan Tobruk’taki Temsilciler Meclisi ve Hafter, başkent Trablus’ta hak iddia etti.
Bu sürecin ardından, zaten senelerce diktatörlük ve çatışmalarla yıpranmış ve istikrarı unutmuş Libya’da birbirine rakip iki hükümet oluştu.
Libya’da Mevcut Durum ne ?
2019 Nisan ayında Hafter güçleri Trablus’a doğru ilerlemeye başladı. Bu, iç savaşta yeni bir dönem başlattı ve Libya’da yaklaşık 8 yıldır süren çatışmalar dünya ve Türkiye basınında geniş yer bulmaya başladı.
Uzun süre boyunca birbirine karşı savaşmış milis gruplar BM destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin bayrağı altında birleşerek bu kez Hafter liderliğindeki ‘Libya Ulusal Ordusu’ ile savaşmaya başladı.
Bu çatışmalarda BM destekli hükümet için savaşan kuvvetler Hafter’in başkente yürüyüşünü yavaşlatmayı başardı. Libya Ulusal Ordusu geçen 9 aya rağmen başkent Trablus’u ele geçirmeyi başaramadı.
Bu sürecin en büyük destekçisi UMH’nin Yanında Duran Türkiye ve TSK Oldu.Libya’ya çok sayıda zırhlı araç ve obüs gönderildi.Aynı şekilde UMH’ye Bayraktar TB2 İHA’sı satıldı.Bu ikili ilişkilerin zemininde ise Türkiye-Libya arasında imzalanan MEB(Münhasır Ekonomik Bölge) Yatıyor.
Türkiye bu anlaşmanın önemine geç de olsa farkına vardı.Bu anlaşma sayesinde E ve F parselleri oluştu ve Yunanistan’ın iddia ettiği MEB Bölgesini adeta yırtıp çöpe attı.Türkiye bu nedenle UMH’ye desteğini sürdürüyor ve sürdürmekte kararlı.






Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek