Siyasi Coğrafya’da De Facto-De Jure Kavramlar

Her ikisi de hukukî kavramlar olan “de facto” ve “de jure” kavramları Latince’den gelmektedirler.
De Facto kavramı, bir “facto”dan yani “olgu”dan bahseder. Yani gerçekte var olan ve gerçekliği tanınan, ancak söz konusu gerçekliği hukukî açıdan tanınmamış olaylar, devletler ve kişiler için kullanılmaktadır.
De Jure kavramı ise, “hukuken tanınan” olgulardan bahseder ve özellikle siyasî alanda “de facto”nun bir sonraki aşamasıdır.
De Facto ve De Jure kavramları siyaset biliminde, jeopolitik konularda veya nüfus sayımlarında karşılaşılan, ancak günlük hayatta pek de aşina olunmayan kavramlardır. Siyasi tartışmalarda bile adından bahsedilmeyen bu kavramlar, aslında Türkiye’nin de içinde bulunduğu jeopolitik konularda (KKTC) örnekler barındırmaktadır.
De Facto ve De Jure kavramlarının jeopolitik olarak incelemeden önce, anlamlarını ele almak daha faydalı olacaktır. Her iki kavram da Latince kökenlidir ve birbirlerinin zıttı olaraktan nitelendirilebilinir. De Facto kelime anlamı olaraktan “gerçekte olan-fiili-uygulamada olan” gibi anlamlar taşımaktadır. De Jure ise “kanuna göre-hukuka göre” anlamlarını taşımaktadır. Her iki kavram incelendiğinde zıt gibi görünmeyebilir, ancak örnekler incelendiğinde iki kavramın aslında birbirinden farklı olduğu anlaşılacaktır.
Örneğin Türkiye’de bulunan herhangi bir haritayı elimize aldığımızda KKTC ile GKRY’nin ayrı olduğu ve her ikisininde farklı birer devlet olduğu görülür.
Dünya’da De Facto bölgelere en güzel örneklerden birisi olan KKTC bağımsız bir devlettir. KKTC uluslararası ilişkilerde Türkiye ve Libya tarafından tanınmış bir devlettir. Bu kadar az ülke tarafından tanınması KKTC’yi uluslararası alanda yok sayamaz. Çünkü o bölgeye gittiğinizde, De Facto kavramında geçen “gerçekte olan-fiili” durumla karşılaşılacaktır. Şöyle ki, KKTC’de dalgalanan bir bayrak, Türk askeri veya bağımsız bir meclis bulunmaktadır. Böylesi durumlarda Rumların veya Yunanların iddia ettiği şekilde KKTC’yi kimse yok sayamaz. Yok sayma durumları ancak kağıt üzerinde kalacaktır, çünkü o bölgeye gitmek istediğinizde vize için karşılaşacağınız devlet bellidir.
Ermenistan tarafından 1990’lı yılların başında ele geçirilen Yukarı Karabağ, de facto bir devlet durumundadır, yani böyle bir devlet ve başında bir de “de facto” başkan bulunmaktadır. Diğer devletler ise bunu “de facto” tanımaktadırlar. Ancak bu devletin varlığı uluslararası arenada birkaç devlet dışında hukuken tanınmamaktadır. Birleşmiş Milletler de Yukarı Karabağ’ın varlığını hukuken tanımamaktadır. Bu durumda Yukarı Karabağ, hukuken, yani “de jure” bir devlet olma aşamasına geçememiştir.
Bu kavramlara başka bir örnek de Güney Osetya için verilebilir. Güney Osetya, 2000’li yılların sonlarına doğru Rus kuvvetlerinin de yardımıyla Gürcistan’dan ayrılmış ve “de facto” bir devlet olarak kurulmuştur. Ancak aynı Yukarı Karabağ’da olduğu gibi, Güney Osetya’nın varlığı da uluslararası arenada “hukuken” kabul edilmemektedir. Yani Güney Osetya da “de facto” bir devlet olmasına rağmen, “de jure” bir devlet hâline gelememiştir.
Dünya’da birçok örneği bulunan De Facto devletler, haritalarda gözükmemesine rağmen gerçekte mevcudiyetleri bulunmaktadır. Yine Suriye haritasına bakıldığında kim Suriye’nin tek parça olduğunu söyleyebilir?
Son olarak belirtilmesinde fayda vardır ki, her iki kavramın “uluslararası kamu hukukundaki” tanımları yapılmıştır. Etimolojik olarak anlamları değişmese de, söz konusu tanımların arasındaki hiyerarşi, ilişki ve her iki kavramın yorumlanması her devletin iç hukukunda farklılık gösterebilir. Aynı zamanda, bir ülkenin kendi iç hukukunun ticaret hukuku, fikrî mülkiyet hukuku ve benzeri farklı dallarında bile bu kavramlar farklı yorumlanabilir.

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek