İsrail Gazze’ye petrol ve gaz için mi saldırıyor?

İsrail Gazze’ye petrol ve gaz için mi saldırıyor?
İsrail ve Filistinin potansiyel hidrokarbon kaynaklarına bakmadan, son saldırıların nedeninin doğal gaz kaynakları olduğunu söylemek meseleyi hem sulandırmak hem de Filistin halkına haksızlık etmek anlamına gelir.
Küresel çatışma ve savaşlar gündeme geldiğinde ilk akla gelen savaş nedeni petroldür. 1950’lerden sonra petrol savaş ilişkisine doğal gaz da eklendi; savaşların petrol ve doğal gaz kaynaklarına el koymak için yapıldığına dönük inanç giderek yaygınlaştı.
Ancak bu her çatışma ve savaşa uygulanabilecek bir basit formül, her savaşın sır kapısını aralamamızı sağlayacak bir anahtar değil. Güncel olarak İsrail ile Filistin arasında yaşanan savaş/çatışmaya bugün bu iddianın uyarlanma çabası medyaya yansıyor. Gerçekten İsrail, Gazze açıklarındaki doğal gaz ve petrol rezervlerine el koymak için mi bu savaşı sürdürüyor?
Doğu Akdeniz’de gaz rezervlerinin varlığı uzun süredir konuşuluyor. Doğu Akdeniz’de özellikle İsrail’in Leviathan havzası, Mısır’ın BATI Nil konisi ve Zohr havzasına denk gelen bölge ve Kıbrıs adası etrafında 10 trilyon metreküp gaz olduğunu iddia ediyor. Fakat bu iddia bana göre mütevazi bir iddia.
Filistin özelinde, Filistin yönetiminin talebiyle British Gas - BG Grup, 2000’de bir anlaşmayla arama yaptı ve Gazze’ye 36 km mesafede 38 milyar metreküp gaz buldu, ancak rezerv miktarı konusunda farklı sayılar mevcut. Örneğin ABD Enerji Bilgi Dairesi (EIA)’ya göreyse burada bulunan potansiyel gaz rezervi 45 metreküp. Bunun dışında Gazze’nin kendisi ve diğer Filistin topraklarında hidro-karbon rezervi olmadığı notu düşülmüş. Bu noktada genel olarak söylemek gerekirse Gazze açıklarında 40-45 milyar metreküp arasında gaz rezervi olduğu söylenebilir, bu da uğruna savaşmaya değmeyecek bir miktar.
Bahse konu gaz rezervinin diğer sahalara göre bir hayli mütevazı kalması, petrol rezerviyse kayda değer bir değere sahip değil. Örneğin Türkiye’nin yıllık gaz tüketimi zaman zaman değişmekle beraber ortalama 55-60 milyar metreküp civarında. Yani Gazze gaz yatağında bulunan gaz, Türkiye’nin gaz talebinin 6 aylık kısmına yetebiliyor. Elbette miktarın küçük olması, gazın çıkarılmasına engel değil ve yok sayılmasını gerektirmez. Peki burada üretim yapılabilir mi?
Büyük bir enerji potansiyeli olan Doğu Akdeniz’de devletler arasında deniz yetki alanları açısından ciddi anlaşmazlıklar var. Bu çerçevede Türkiye ile Güney Kıbrıs-KKTC, Yunanistan-Türkiye, İsrail-Lübnan, İsrail-Filistin arasında anlaşmazlıklar mevcut. Bununla beraber, Türkiye’nin dahil olmakta geç kaldığı, Doğu Akdeniz Forumu’nda bu devletler (İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan, Filistin, Mısır, Fransa, İtalya ve Ürdün- gözlemciler ABD, AB, Dünya Bankası) bu sorunları ele alıyor, çözüm bulmaya çalışıyor. Libya, Lübnan ve Türkiye’nin forumda olmayışı sorunların çözülmesini elbette zorlaştırıyor. Ancak bu bölgede zaman zaman restleşmelerin yaşandığı akılda tutulmalı. Bu noktada başka bir soruyu sormak gerekiyor; Gazze açıklarında bulunan gazın üretimi mümkün mü?
Bölgede çıkarılan gaz dikkate alındığında günümüz teknolojisiyle Gazze’nin Marine sahalarında da gaz çıkarmak mümkün. Ancak enerji üretiminde üretim ve kaynağa ulaşma imkanları veya imkansızlığı önemli bir başlık olmakla beraber daha büyük bir sıkıntı var: Jeopolitik gerilim, çatışma riski.
İsrail ile Filistin arasında zaman zaman savaş boyutuna varan çatışmalar, İsrail’in kurulduğu 1948’den bu yana sürüyor. Bu da bölgenin jeopolitik riskini yükseltiyor. Gazze sahalarında üretim yapmak isteyen bir petrol ve gaz şirketi, ekipman ve personel güvenliğini garanti etmekte zorlanır. Kaldı ki böyle gerilim ve çatışma riskinin yüksek olduğu bölgelerde üretim yapmak isteyen şirketler sigorta yaparlar. Ancak Gazze özelinde İsrail’in en azından bir saldırıda bulunmayacağı garantisi olmadan üretime girişmek orada gazın getireceği karın belki de iki üç katı sigorta masrafı çıkabilir. Bu ise şirketlerin isteksiz davranmasına neden oluyor. Örneğin Hamas saldırıları sonrası İsrail’in Tamar sahasında üretimi askıya alması, çatışma riskine bir örnek oluşturuyor.
Buradaki gaz kaynakları Filistin için (Gazze açıklarındaki gaz Filistin’indir, iddia edildiği gibi Hamas veya sadece Gazze’nin değil) öz kaynaklarıyla enerji ihtiyacını gidermesi açısından önemli, ancak bir uzlaşma olmadan bu gazın çıkarılması mümkün değil. 2000’de British Gas-BG Gurup'un burada üretim yapmaktan vazgeçmesi bu çerçevede dikkate alınmalı. İsrail ile Filistin arasında zaman zaman konuya dönük görüşmeler yapılıyor, ancak şu ana kadar bir uzlaşı çıkmadı, yakın zamanda çıkacak gibi de görünmüyor. Filistin cephesinde durum böyle özetlenebilirken;
İSRAİL’İN ENERJİ ÜRETİMİ VE REZERVLERİ NE DURUMDA?
Doğu Akdeniz’de bulunan İsrail’in gaz keşif ve aramaları 1999’a kadar uzanıyor. Sistemli biçimde kaynak çalışmalarını başlatan İsrail’in çalışmaları, Aşdod Limanı açıklarında küçük doğal gaz rezervlerinin keşfedildiği 1999’dan itibaren ivmelendi. 2009’daki arama çalışmaları sonucunda Hayfa açıklarında önce Tamar havzasında 260 milyar metreküp gaz keşfedildi. Bir yıl aradan sonra adını Tevrat’taki su canavarından alan 'Leviathan' sahasında yaklaşık 600 milyar metreküp gaz keşfedildi. Söz konusu bölgede gaz olduğu kesin. Ancak gazın oranı arasında zaman zaman birimden de kaynaklanan farklı miktarlar telaffuz ediliyor. Tamar ve Leviathan’ın yanı sıra Energean Oil and Gas isimli Yunan şirket, 2019’da Kariş ve Tanin isimli açık deniz alanında toplam 68 milyar metreküp gaz ve 34 milyon varil gaz kondensat keşfetti.
ABD Enerji Bilgi Dairesi (EIA) verilerine göre İsrail’in kanıtlanmış gaz rezervinin Son keşifler de dahil edildiğinde bu miktarın 850 milyar metreküp civari olduğu konusunda pek çok uzman hem fikir.
İsrail üretimine bakacak olursak İsrail, 2010’dan bu yana bu sahalarda üretim yapıyor. Son verilere göre İsrail, 2022’de 21,9 milyar metreküp civarında gaz üretti. Bunun yaklaşık 11,5 milyar metreküp iç piyasada kullanılırken kalan 9,2 milyar metreküp gazı iki ülkeye sattı: Ürdün ve Mısır. The Joint Organizations Data Initiative'e göre Mısır geçtiğimiz yıl İsrail’den bir önceki yıla göre %48,5’lik artışla 6,27 milyar metreküp gaz aldı. Kalan yaklaşık 3 milyar metreküp gazsa Ürdün’e satıldı.
Özetlemek gerekirse, İsrail elbette Rusya (35,6 trilyon metreküp), İran (30-32 trilyon metreküp) veya Katar (28 trilyon metreküp) değilse de sahip olduğu rezerveler bölgesel bazda önemli.
Sonuç olarak İsrail ile Filistin arasında tarihe yayılmış bir çatışma ve savaş var. Savaşın temelinde İsrail'in gün be gün yayılarak Filistin halkını yerinden etmek istemesi gerçeği yatıyor. Hal böyleyken ne İsrail'in ne de Filistin'in rezervlerine bakmadan, son saldırılar gaz ve petrol için yapılıyor demek meseleyi çarpıtmak ve sulandırmak anlamına geliyor.
İsrail elbette Gazze’yi tamamen ele geçirmek ister, ancak sadece burayı değil, Batı Şeria (gaz veya petrol yatağı yok) ve Doğu Kudüs için de durum böyle. Batı Şeria’da yerleşimcilerin yarattığı savaş ortamı (İsrail ordusu dahi bunu eleştirdi) ortadayken, durumu gaz ve petrole getirmek, bu iki kaynağa anahtar vazifesi yüklemek, petrol ve gaz çatışmalarının daha iyi anlaşılmasını sağlamadığı gibi yersiz bilgi kirliliğine neden oldu, oluyor.
Başlıktaki soruya yanıt vermek gerekirse, İsrail’in sanıyorum öncelikleri içinde Gazze’nin gaz yataklarına sahip olmak son sıralarda geliyor. İsrail, Gazze’yi almak ister, ama önceliği gaz yatakları değil. İlk olarak zaten kendine yeter gaz kaynağı var ki fazlasını da satabiliyor. İkincisi defacto olarak zaten bu gazın ve petrolün üretimini engelleyip “Ya benim iznimle üreteceksin ya da ürettirmem” stratejisini gayet başarılı yönetiyor. Bu nokta bir uyarıyla bitirmek gerekiyor; bilindik ezberleri ellerinde çubuklarla harita üzerinde sıralayan her konunun uzmanlarına karşı dikkatli olmak sadece toplumun değil, medyanın da önceliği olmalı.



Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek