Karadeniz'de petrol ve gaz potansiyeli

Karadeniz'deki gaz rezervinin yeni keşiflerle birlikte 710 milyar metreküpe ulaşması, Karadeniz'in bir Hazar Denizi olma potansiyeline sahip olduğunu ya da özellikle Doğu Akdeniz olma yolunda ilerlediğinin göstergesidir.

Türkiye'nin Karadeniz'deki gazın keşfinden itibaren ilgili sahanın geliştirilmesi ve şebekeye bağlanması konusunda rekor bir hızda çalışma yürüttü. Türk gemileri, Türk ekipleri belki dünyada en uygun fiyatlarla, en hızlı ve en yüksek başarıyı sağlayan ekipler haline geldi.
Karadeniz, dünyanın en büyük iç denizlerinden biridir. Oval şekilli bir havza olan Karadeniz Havzası, çok ilginç bir jeolojik yapıya sahiptir. Birçok çamur volkanı, sediman taşınmasında önemli rol oynayan aktif kanallar, aktif faylar ve metan sızıntıları gibi çeşitli jeolojik oluşumlar içermektedir. Karadeniz’in jeolojik ve tektonik yapısı hakkında birçok çalışma yapılmıştır.
Bununla birlikte, Karadeniz’in oluşumunu, bölgesel havza yapısını ve özellikle de Orta Karadeniz Yükselimi’nin iki yan havzasının (Batı ve Doğu Karadeniz havzaları) Türkiye’nin kıyı alanları ile olan ilişkisini kontrol eden mekanizmalar halen tartışmalıdır.
Karadeniz, petrol jeologları için büyük bir cazibeye sahiptir ve derin deniz arama sektöründe çok az sayıda kuyu açılmış bir havzadır. Bol miktarda hidrokarbon sızıntısı, kıta kenarları yakınındaki potansiyel kaynak kaya mostraları, sismik kesitlerde görüntülenen olası kapanlar, Karadeniz’de önemli bir hidrokarbon potansiyeline işaret etmektedir.
Karadeniz’de son 30-40 yılda detaylı jeofizik ve sondaj verisi elde edilmiştir. Buna ek olarak, bu veriler farklı araştırmacılar tarafından aynı litostratigrafik veya tektonik birimler için farklı tanımlar, terminolojiler ve isimler kullanılarak değerlendirilmiştir.
Bu değerlendirmelerde, ortak bir yaklaşımın benimsenmesi bölgedeki petrol ve gaz yataklarının keşfi açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye tarafından Orta ve Doğu Karadeniz’de birçok sondaj kuyusu delinmiştir. Ancak, bu kuyularda uzun süreli üretim yapılabilir herhangi bir petrol ve/veya doğalgaz sahası keşfi yapılamamıştır.
Karadeniz’de hidrokarbon emareli kuyular, deniz havzasındaki çamur volkanları ve denize yakın kara alanlarındaki hidrokarbon sızıntıları, Karadenizdeki çalışan petrol sistemlerinin kanıtıdır. Karadeniz rift havzasının gelişimi de, bazı çalışmalarda incelenmiştir. Dolayısıyla, Karadeniz Havzası’ndaki hidrokarbonları türeten kaynak kayalar, bu riftleşme içeren jeolojik dönemlerde oluşmuş olmalıdır.
Karadeniz yay gerisi havzasının güney kıta kenarı, baskın olarak Apsiyen (Alt Kretase)’den Holosen’e kadar kalın bir kırıntılı kaya istifi ile temsil edilmektedir. Bu serinin çeşitli stratigrafik seviyelerinde, potansiyel kaynak, rezervuar ve örtü kayaları yaygındır.
En muhtemel kaynak ve rezervuar kayaları havzanın riftleşme aşamasında birikmiş gibi görünmektedir. Bu aşamada, rift nispeten sığ olmakla birlikte, güneydeki Neotetis okyanusu ile irtibatı kesilmiştir. Rift sonrası aşamada, sınırlı kaynak ve rezervuar potansiyeline sahip kalın bir volkanoklastik türbidit ve alt pelajik kireçtaşı serisi birikmiştir. Bu birikim, Alt Eosen sonunda, Neotetis’in kapanmasından kaynaklanan sıkışma tektoniği ile kesintiye uğramıştır. Rift sonrası sedimantasyon, muhtemelen daha önceki kaynak kayaları hidrokarbon türetme penceresine taşırken, Eosen sıkışma tektoniği ana kapanlanmaları oluşturmuştur.
Karadeniz, dünyadaki en büyük anoksik (oksijensiz) havzadır ve organik maddenin korunması için ideal koşullar sunmaktadır. Maykop Serisi, Karadeniz deniz havzasında, Büyük Kafkas ve Güney Hazar Denizi’ni içeren bölgede Oligosen-Alt Miyosen’de birikmiş organik karbonca zengin sedimanlara verilen isimdir. Birikme, Eosen sonunda ve Oligosen başında Paratetis’in ilk yalıtımı ile ilişkilidir. Oligosen-Miyosen dönemi, deniz seviyesinde çeşitli östatik ve bölgesel değişiklikler içermektedir. Bu değişiklikler, Maykop Serisi’nin ince taneli organik maddece zengin sedimanları ve kumtaşı paketlerinin ardalanmalı birikimine sebep olmuştur.
Karadeniz ile Hazar Denizi arasında petrol jeolojisi özellikleri açısından önemli benzerlikler bulunmaktadır. Bununla birlikte, Karadeniz Havzası’ndaki ilk arama faaliyetleri, söz konusu havzada çeşitli hidrokarbonlu alanların varlığını belirtmesine rağmen, bugüne kadar ekonomik hidrokarbon keşfi anlamında belirgin bir başarı elde edilememiştir. Çünkü, Karadeniz’in küresel hidrokarbon üretimine bugünkü katkısı, özellikle komşu Hazar Denizi ile karşılaştırıldığında bile oldukça düşüktür.
Karadeniz’deki silisiklastik rezervuarların varlığı ve kalitesinin öngörülebilirliğindeki zorluklar, öncel çalışmalarda kanıtlanmıştır. Bu zorlukların aşılması, havzadaki ilişkilerin (özellikle sediman kanallarının gömülmesinin jeolojik tarihçesi), kaynak kaya ve potansiyel rezervuarları oluşturmak için aşınan kayaların doğasının anlaşılmasını gerektirir. Hidrokarbon birikimi, arama başarısını sınırlayan bir husus olabilir. Bu nedenlerle, Maykop Serisi ve eşdeğerleri, genellikle varsayıldığı gibi Karadeniz Havzası’nın yüksek kaliteli kaynak kayaları olmayabilir.
Kuma Serisi gibi eski kaynak kayaların, Karadeniz’in hidrokarbon potansiyeli üzerindeki etkisinin ne kadar önemli olduğu bir soru işaretidir. Diğer bir tartışma konusu ise, bu birimin gömülme derinliği göz önüne alındığında, Karadeniz’in doğalgaz potansiyelinin petrol potansiyelinden daha yüksek olup olmadığıdır.
Karadeniz’deki Gelecek Petrol ve Doğalgaz Arama Hedefleri..
Karadeniz’in MEB ile ilgili detaylı jeofizik (sismik, gravite ve manyetik) ve jeokimyasal verileri literatürde mevcuttur. Ayrıca, Karadeniz Havzası’nın yeraltı jeolojisi ve hidrokarbon potansiyeli hakkında birçok araştırmacı tarafından da çalışmalar yapılmıştır.
Ayrıca,günümüze kadar Karadeniz MEB’nde de birçok hidrokarbon arama kuyusu delinmiştir. Türkiye’nin Karadeniz’deki hidrokarbon arama hedef alanlarını belirlemek için, denizdeki ve kıyıya yakın petrol ve doğalgaz arama kuyuları ve jeolojik yorumları da içeren geniş bir jeolojik, jeofizik ve jeokimyasal veri seti detaylı olarak incelenmiştir; Karadeniz'de bazı petrol ve doğalgaz rezervuarlarının bulunabileceği tespit edilmiştir.
Orta Karadeniz Yükselimi, Batı ve Doğu Karadeniz havzalarını birbirinden ayıran, iki havzayı oluşturan riftleşme olaylarının ürünü olan KB-GD yönlü bir sırttır. Orta Karadeniz Yükselimi, kıyıya yakın Tersiyer sıkışmasından etkilenmiştir ve bir dizi küçük bindirme antiklinalleri içermektedir. Günümüzde, kaynak kayaların türettiği hidrokarbonlar, hem Batı hem de Doğu Karadeniz havzalarının bazı kısımlarından Orta Karadeniz Yükselimi’ne (Blok 3922 ve 3923’ün batısı) doğru göç etme eğilimindedir.
Orta Karadeniz Yükselimi’ndeki hidrokarbon rezervuarı oluşumu için kritik husus, rezervuar gelişiminin belirsizliği ve rift sonrası birimlerden rift öncesi dizilere zorunlu olarak kıvrımlı göç yoludur. Bununla birlikte, Orta Karadeniz Yükselimi’nde şu zamana dek delinen kuyu sayısı çok azdır.
Karadeniz’in deniz kısmının jeolojik yapısı ve tarihçesi ile ilgili tartışmalar ve belirsizlik devam etmektedir. Bazı deniz arama kuyuları, rezervuar(lar)ın varlığı ve kalitesi doğru bir şekilde tahmin edilemediği için başarısız olmuştur. Bu durum, hem karbonat hem de silisiklastik petrol sistemleri için geçerlidir.
Karbonat kayaların varlığının doğru tahmini ve hidrokarbonların biriktirilebileceği yükselimlerin yükselme ve çökme geçmişi hakkında kapsamlı bir bilgi gerektirir. Karadeniz’deki hidrokarbon aramalarında, özellikle derin su bölgelerinde yüksek jeolojik riskler vardır. Bu riskler, özellikle rezervuar varlığı ve kalitesi (kısmen sediman kuşakları ile ilgili) ile hidrokarbonların kaynak kayaların oluşumundan potansiyel kapanlara zamanlaması ve göçü ile ilişkilidir.
Doğu ve Orta Karadeniz Bölgeleri’nde önerdiğim kuyulardaki (3534, 3922, 3923 ve ve 3920 Blok’larındaki SK-1, SK-2, SK-3, SK-4, SK-5 ve SK-6) jeolojik riskler kabul edilebilir sınırlardadır. SK-1 ve SK-2 kuyuları, antiklinallerdeki Miyosen kumtaşları, alt bindirme kapanlarındaki Miyosen-Pliyosen türbiditik kumtaşları ve terslenmiş fay bloğu kapanlarındaki Alt Kretase (Valanginiyen) yaşlı sığ denizel platform karbonat rezervuarların tespiti için uygun lokasyonlar olarak önerebilirim. Önerilen SK-3, SK-4 ve SK-5 kuyularında da, özellikle verimli karbonat rezervuarların bulunabileceğini öngörmekteyim.
Karadeniz, hidrokarbon arama bakımından dünyanın en bakir ve en büyük rift havzalarından biri olmaya devam etmektedir. Son yıllarda, önemli biyojenik gaz keşifleri yapılmış olmasına karşın, termojenik petrol sistemleri halen keşfedilmeyi beklemektedir.
Büyük olasılıkla gelecekte Doğu ve Orta Karadeniz Bölgeleri’nde bazı kayda değer ekonomik petrol ve/veya doğalgaz üretim sahaları keşfedilecektir. Diğer yandan, gelecekte delinecek sondaj kuyulardan elde edilecek veriler ışığında, Karadeniz’in Hazar Denizi kadar önemli bir ekonomik hidrokarbon potansiyeline sahip olup olmadığı görüşü de görülebilecektir.




Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek