Doğu Akdeniz boru hattı sanal bir projedir.

Kıbrıs Haber Ajansı’na konuşan GKRY Enerji Bakanı, Claudio Descalzi’nin İtalyan Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde, Türkiye’nin rızası olmadan projenin uygulanamayacağına ilişkin yaptığı açıklamayı, özel bir kuruluşun görüşü olarak nitelendirdi.

GKRY Enerji Bakanı Yorgos Papanastasiu, Rum Yönetiminin, ENI CEO’su Claudio Descalzi tarafından East-Med boru hattına ilişkin yapılan açıklamaya katılmadığını, yakın zamanda Güney Kıbrıs tarafından önerilen ve İsrail tarafından kabul edilen, deniz altından boru hattıyla Kıbrıs’a taşınacak ve sıvılaştırılarak LNG gemileriyle deniz yoluyla Avrupa’ya taşınacak bir çözümle olabileceğini söyledi ve öneriyi bir “East Med koridoru” olarak nitelendirdi.
GKRY Enerji Bakanı Yorgos Papanastasiu'ya mevcut jeo-ekonomik, eko-teknik ve jeopolitik gerçeklerin neler olduğunu anlatmak istyiyorum, belki hayal dünyasından uyanır, şöyle ki; EastMed GAZ boru hattı projesi, baştan sona ekonomik, siyasi ve hukuki manada çok sorunlu hayal ürünü olan, sanal bir projedir.
DOĞU AKDENİZ BORU HATTI: ÜTOPYA MI GERÇEK Mİ?
2 Ocak 2020'de İsrail, GKRY, Yunanistan ve İtalya’nın Doğu Akdeniz doğal gazının Avrupa’ya Akdeniz altından yapılacak boru hattıyla gönderilmesi için iş birliği anlaşması imzaladığı bildirildi. East-Med adlı boru hattı projesinin finansmanı için 1 yıla ihtiyaç duyulduğu kaydedilen haberde, boru döşeme işleminin ise 5 yıl süreceği ifade edildi ancak teknik olarak 3000 metre derinliğe inmesi ve 2100 kilometrelik uzunluğa erişmesi gereken boru hattının, yalnızca İsrail’de keşfi yapılmış gaz rezervlerinden elde edilecek doğal gaz ile doldurulabilmesi mümkün görünmüyor. İsrail gazına ek olarak Mısır’ın da projeye gaz göndermesi durumunda bile projenin sürdürülebilir olması için bölgede yeni keşiflerin yapılması gerekiyor.
İsrail gazını Güney Kıbrıs-Yunanistan-İtalya üzerinden Avrupa’ya taşıyacak EastMed boru hattı projesinin maliyetinin 20 milyar dolara yakın olduğu belirtiliyor. Türkiye üzerinden geçerse maliyet 3 milyar dolara kadar düşüyor. Sırf Türkiye ile ortak iş yapmamak için 2100 KM ile “dünyada denizaltındaki en uzun boru hattı”nı yapmak. EastMed’in bir de şöyle bir boyutu var; hat Türkiye’nin kıta sahanlığından geçiyor. Yani Türkiye ve Libya’yı bypass ederek bu hattın kurulması uluslararası hukuk açısından da illegal bir durum. (Türk kıta sahanlığında son yıllarda yabancılara ait 20 gemi ve 1 sondaj gemisi Türk savaş gemileri tarafından çıkarılmıştı.) ABD başta projeye destek vermişti ancak daha sonra projeyi siyasi, ekonomik ve uygulanabilir bulmayarak desteğini geri çekti.
East-Med boru hattı artık bir olasılık değil, Rum yönetiminin enerji politikaları bir hayal. Rum yönetimi, Kıbrıs'ta her zaman mantıksız olmuştur. EastMed hiçbir zaman teknik/ticari olarak uygulanabilir olmadı. Aslında tüm piyasalardaki gibi enerji üretim-tüketim kaynaklari piyasalarında da her zaman ekonomik rasyonalite kazanır. Konum teorisi ve ekonomik rasyonalitenin her ikisi de bir şey söylüyor: Leviathan, Afrodit ve Kıbrıs'taki diğer tüm alanlardan gelen enerji boru hatları er ya da geç Türkiye üzerinden pazarlanacak ve paraya çevrilecek.
Birim maliyeti pahalı projelerin bedelini AB ülkeleri ödeyemez. Doğu Akdeniz kaynaklarını GKRY ve Girit üstünden Yunanistan topraklarına ulaştırması beklenen EastMed Boru Hattı ABD'den destek görmedi. Her şey bir yana boru hattının geçmesi planlanan güzergah sürekli deprem üreten, su altı coğrafyası aşırı engebeli, derin bir saha. Karadeniz gibi düz satıhlı değil. Bu bile büyük problem. Son dönemde İsrail ve ABD, EastMed yerine Türkiye'nin dahil olduğu bir projenin devreye alınması konusunda fikir beyanları dikkat çekici. Atina'nın Türkiye'ye karşı siyasi bir araç olarak kullandığı proje ABD'nin de reddetmesiyle Akdeniz'in derinliklerine gömüldü.
ABD'nin son günlerde destek verdiği İsrail -Türkiye üzerinden bir boru hattı Rusya, Norveç, Hazar, Katar’dan gelen üretimler ile rekabet edebilir. ABD, Türkiye’nin EastMed’e tepkilerini göz önünde bulundurmak istiyor. Dolayısıyla bölgedeki politikalarını genel olarak yeniden şekillendiriyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye'siz bir denklem mümkün değil. Buradan Avrupa’ya gaz gidecekse bu ancak en ekonomik rota olan İsrail - Türkiye üzerinden olur.
Afrodit her zaman kendi başına geliştirilemeyecek kadar küçük olmuştur ve bu yüzden gerekli olan tüm komplikasyonlarla birlikte Kıbrıslı olmayan gazla birlikte toplanması gerekmiştir. Kıbrıs'ta bir bölgeden gaz toplanan ve transfer eden bir LNG tesisi mümkün ancak çok pahalıdır. Adadan Türkiye üzerinden bir boru hattı ekonomik ve ticari olarak en mümkün olanıdır. Yunanistan'a bir deniz altı hattı çok pahalı ve teknik olarak da namümkün, ancak kelimenin tam anlamıyla bir "boru rüyası"dır.
Güney Kıbrıs'ta Afrodit sahası bir "kuru gaz " sahasıdır. Afrodit sahasının geliştirilmesi ve İsrail’in gaz ihraç potansiyelinin değerlendirilmesi için ilgili sahalardaki gazın %99’dan fazla metan ihtiva edecek kadar kuru gaz oluşu bu sahadan elde edilecek üretimi LNG’ye dönüştürmek hayli maliyetlidir. Zaten bu maliyetler kurtardığı VARSAYILIRSA saha ekonomik olarak üretilebilir olduğu söz konusu olsaydı, bu tarz girişimler çoktan başlayacaktı.
Afroditin rezervuarda jeolojik, lojistik ve teknik zorlukları var, ekonomik ve ticari etkin maliyetler metedolojisi bazında fizibl değildir çünkü ULTRA derin sularda gazın yer yüzüne çıkarılması çok yüksek maliyetlidir ve özellikle de Afrodit rezervuar gibi çoklu jeolojik bölümlere ayrılmış olması sahanın tek başına gelir getirici bir yatırım olmasını garanti etmemektedir Afrodit rezervuardaki gaz sanayi jargonunda: Ekonomik açıdan "mahsur" Fiziksel olarak "mahsur" durumda yani denizin dibinde, toprak altında kalmaya mahkum ta ki istenilen fiyata alıcı bulana kadar. Bu da önümüzdeki 10/15 yıl içinde mümkün gibi görünmüyor.
Hükümet, şirketlerle hayati bir ticari anlaşma yapamayacağı durumlarda Kıbrıs gazı ticari açıdan uygun değil. Ancak, bu projenin "hayal etme" ötesine geçememesi için çeşitli nedenler var. Bu gazın çıkartılıp ihraç edilmesinin çok maliyetli olduğudur. Çünkü 12'nci blokta, fizibilite dışında fiili hiçbir bir adım atılmadı. Çünkü alıcısı yok bu gazın. Miktarı da yeterli değil. Bu, Kıbrıs adası için uzun yıllar yetecek bir rezerv. Ama ihraç etmeye kalktığınızda, hele hele boru hattıyla Türkiye'yi baypas edip Avrupa'ya gideceğini varsayarsak Avrupa'daki fiyatlarla rekabet etmeleri mümkün değil.
Afrodit’in kuru gaz sahası olması, sıvılaştırılmasının daha maliyetli olması, karaya ve potansiyel pazarlara uzaklığı, en yakın bağlantı verilebilecek Zohr sahasında veya Leviethan sahasında yeterli ek kapasitenin olmayışı, boru hattı ile taşıma notasında da taşıma maliyetlerinin bir hayli yüksek olması gibi durumlar göz önüne alındığında, ekonomik ve teknik olarak geliştirilmesinin de çok zor olduğu görülecektir. Bir ihtimal Glafkos 2 ve Cronos 1'den elde edilebilecek gaz Afrodit ile birleştirildikten sonra, farklı nakil ve pazarlama opsiyonları gündeme gelebilecektir.
Fakat yine de ortada zannedildiği gibi büyük bir potansiyel bulunmamaktadır. Bu sanayide en önemli parametre fiyattır. Afrodit sahasının üretimi; ifade edildiği gibi bir boru hattı ile Mısır deniz alanlarındaki bazı mevcut deniz altı tesislere bağlanılarak, Mısır’a sevk edilse ve buradan LNG olarak ihraç edilmek istense dahi; Bu gazın gelebileceği yıldaki tesislerin durumlarının, gaz fiyatlarının ve piyasa koşullarının incelenmesi gerekecektir. İsrail’in, komşu ve bitişik havzalardan, Doğal Gaz kaynaklarını ekonomik değere çevirebilmesi için Doğu Akdeniz Gaz Boru Hattı gibi maliyeti çok yüksek ve teknolojik olarak da imkansız olan irrasyonel projelere değil, Türkiye üzerinden gidecek hat gibi uygulanabilir ve ekonomik projelere ihtiyacı var.





Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek