Doğu Akdeniz'de petrol ve gaz jeopolitiği

Akdeniz'in derinlerindeki petrol ve gazın araştırılması ve üretilmesi için kullanılan devrim niteliğindeki teknolojiler, büyük miktarlarda hidrokarbonun keşfedilmesini sağladı.2010-2011 yılları arasında, petrolün varil fiyatı $110 dolara ulaştığı dönemde uluslararası enerji şirketleri Akdeniz'de petrol ve gaz arayışına girdiler ve bunda da başarılı oldular. Aslında sonuç, umulanın çok ötesindeydi.
2009-2010 yılında, İsrail karasularında Tamar ve Leviathan gaz sahaları keşfedildi.Tamar ve Leviathan'ın gaz rezervleri, Avrupa'nın yaklaşık 3 senelik gaz ihtiyacına denk geliyor. ABD Jeoloji Araştırma Verileri'ne göre Leviathan Havzası'ndan 122 trilyon kübik fit doğal gaz çıkabilir ki bu da Doğu Akdeniz'i enerji dünyasının önemli bir aktörü haline getirir amaaaa İsrail'de çıkarılabilecek gaz miktarı ancak o ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir büyüklüktedir. Mevcut gaz, boru hatlarını değiştirmeyi gerektirecek ya da Ortadoğu'yu ve Doğu Akdeniz'i savaşa sürükleyecek büyüklükte değildir.
Günümüzde Amerika tarafından abartılmış Mısır ve İsrail verileri yeni hipotetik olarak ileri sürülen varsayımsal modellerdir. Yüzde 95'lik bulunma şansı dahi gerçek değildir. Ama bu %95'lik bulunma şansını somut olarak alsak bile bunları şu anda bilinen dünya rezervleriyle mukayese ettiğimiz zaman önemsiz kalmaktadır.Aşırı tektonik bir bölge olan Doğu Akdeniz'deki çanaklarda yapılacak çalışmalar önyargısız büyük petrol yatakları içerme ümidi taşımamaktadır. Diğer taraftan Levant'ta, 2000'deki raporda önemli bir rezerv görülmezken, bugünki iddia bunun tabanında palezoik ve mezozoik kayalardan petrolün yükselebileceği kaynak kayalar olduğu varsayılarak tuz altında kapanlanmış olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Bu kaynakların geliştirilmesinin maliyeti oldukça yüksek. Örneğin tabanda yapılacak normal bir sondaj $100/120 milyon dolara mâl olurken, Avrupa'ya çekilmesi düşünülen İsrail-Mısır-Yunanistan üçgeninde gaz boru hattının $20/25 milyara mâl olması bekleniyor veya İsrail-Türkiye arasinda olması muhtemel olarak konuşulan gaz boru hattının da $10 milyar civarinda olması bekleniyor.Maliyetin bu kadar yüksek olması ve operasyonların karmaşıklığı keşiflerin uzun yıllar boyu geciktirilmesine sebep olacak gibi.
Son zamanlarda gerçekleştirilen bu önemli keşifler, Doğu Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin enerji ihtiyaclarinda kendi kendine yetme ümitlerini canlandırmakla kalmadı. Bu ülkeler için doğal gaz ihracatından elde edecekleri yeni ve önemli bir gelir kaynağı ümidi oldu.Bölgede yeni doğalgaz kaynaklarının bulunmasının getirdiği sevinci, petrol ve gaz fiyatlarının hali hazırdaki görünümü baltaladı.Şu andaki ve beklenen orta vadeli fiyatlar, bu yeni kaynaklarının ekonomisin pek de umut verici olmadığını gösteriyor.Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon yatakları çok derinde bulunduğundan ancak gelişmiş teknolojik imkânların kullanılmasıyla üretimleri mümkündür. Bu durum ise maliyetleri artırıp kar marjını düşürmekte, dolayısıyla gelişmiş ve pahalı teknolojik imkânlara sahip büyük enerji şirketlerinin yatırım yapmamasına neden olmaktadır.
Doğu Akdeniz’deki hidrokrbon kaynakları ile ilgili bir diğer sorun da potansiyel olarak var olduğu söylenen enerji miktarı ile varlığı ispatlanan miktar arasındaki farktır. Havzadaki potansiyel enerji miktarının parasal değeri ile ilgili bir trilyon dolardan üç trilyon dolara kadar farklı tahminler yürütülmektedir. En iyimser tahmin tüm Doğu Akdeniz havzasında toplam değeri üç trilyon dolar olan 60 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon rezervi bulunduğu yönündedir. Ancak varlığı ispatlansa bile bu rezerv, aralarında siyasi sorunlar bulunan en az yedi farklı ülkeye dağılmış durumdadır. Bahse konu coğrafyada üretilmesi yüksek maliyet gerektiren yatırımlara bağlı olan enerji yataklarının söz konusu yatırımın en az yirmi yıl süreyle aktif olarak çalışmasını sağlayacak kadar geniş ve güvenli olması gerekmektedir.Teknoloji ilerledikçe Doğu Akdeniz’deki ispatlanmış enerji rezerv miktarı daartmaktadır. Teknolojinin gelişmesi ile doğru orantılı olarak gelecekte hem derin sulardan petrol veya doğal gaz çıkarma maliyetlerinin daha makul seviyelere gerilemesi, hem de yeni hidrokarbon yataklarının bulunması mümkün olacaktır.
Doğu Akdeniz’deki enerji keşifleri ekonomik açıdan değerlendirildiğinde bir belirsizliğin söz konusu olduğunu vurgulamak gerekir. Varlığı tahmin edilen enerji miktarı ile varlığı ispat edilen enerji oranları arasında ciddi bir fark olduğu gözlenmektedir. Örneğin, İsrail’in sadece Leviathan sahasında buLduğu doğal gazın yaklaşık 500 milyar metreküp olduğu söylenmektedir.Ancak İsrail Enerji Bakanlığı verilerine göre, İsrail'in ispatlanmış toplam doğal gaz rezervi 300 milyar metreküpü geçmemektedir. Burada yabancı şirketlerin sondajı da esas olarak keşiften çok arama sondajları gibi düşünmek gerekir. Noble şirketinin yaptığı sondaj bir arama sondajıdır. Kaynaklar arasında Doğu Akdeniz'deki enerji rezervi konusunda bir konsensüsün olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.Tüm bunlara ek olarak İsrail'in yurt içi fiyatlandırılmasındaki duruşu ve yaptığı düzenlemeler, ihracat için ayrılacak gazın miktarı konusunda endişelerin oluşmasına sebep oluyor.Düzenlemeler ve vergi taslakları tartışılmaya ve müzakere edilmeye devam edilse de henüz nihai bir plana ulaşılmış değil.İsrail konusunda duyulan endişelerin aynıları Mısır'da kurulan yeni sahalarında benzer uygulamaları takip edip etmeyeceği noktasında da geçerli.
Enerji ihtiyacında kendi kendine yetebilme durumu, bölgedeki ülkeler arasında yeni siyasi ittifakları ve paktların oluşmasını şimdiden tetikledi.Son zamanlardaki en önemli ittifak İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında yapılan ittifaktır.Doğu Akdeniz’de Oluşan Yeni Siyasi Dengeler ,Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler etrafında dikkatle değerlendirilmesi gereken hususlardan birisi de bölgede oluşan yeni politik dengelerdir. Söz konusu bu yeni dengeler havza ile ilgili güvenlik anlayışının değişmesine de neden olmaktadır. İsrail, Mısır,Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’de birlikte oluşturmaya çalıştıkları güvenlik çemberi bu durumun en somut örneklerinden birisidir.Bu birlikteliğin merkezinde İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Kesim'inden çıkarak Yunanistan üzerinden Doğu Akdeniz gazını Avrupa pazarına taşıyacak olan Doğu Akdeniz Boru Hattı bulunuyor.İsrail karasularında Leviathan ve Tamar sahalarının kurulması ve ondan daha küçük Kıbrıs Afrodit sahası da İsrail ve Kıbrıs gazının Mısır'ın hali hazırdaki LNG tesisleri ile Avrupa'ya taşınması yeni siyasi ittifak ve müzakerelerin yaşanmasına sebep olacaktır.
İsrail, GKRY ve Yunanistan arasında Türkiye’yi tamamıyla dışarıda bırakacak şekilde yapılanan ilişkilerin bu konjonktürde geliştiği mutlaka hatırda tutulmalıdır. Bu çerçevede, Doğu Akdeniz ile ilgili gelişmelerde Türkiye’nin en büyük sorununun bölgedeki yalnızlığı olduğu söylenebilir. Türkiye bir tedbir olarak söz konusu bölgede tek taraflı MEB ilan edebilir. Ancak atılacak bu adımın sorunları çözeceğini ileri sürmek pek doğru olmayacaktır. Zira Türkiye uluslararası hukukun kendisine tanıdığı ab initio(başlangıçtan beri) ve ipso facto(fiilen) haklarını bölgede saklı tuttuğunu gerekli merciler nezdinde müteaddit defa dile getirmiştir. Türkiye bakımından asıl önemli olan Doğu Akdeniz’de, özellikle sorunların yoğunlaştığı Kıbrıs Adası’nın batısında kalan alanda bir ülke ile anlaşarak karşılıklı MEB ilanında bulunmaktır. Bahse konu alanda Türkiye’nin ortak MEB ilanında bulunabileceği en önemli ülke Mısır’dır. Mısır ile anlaşılarak imzalanacak bir sınırlandırma anlaşması, Türkiye’ye bu alanda karşı karşıya kaldığı birçok sorunda avantaj sağlayacaktır. O nedenle Türkiye’nin Mısır ile kopan resmi ilişkilerini bir an önce geliştirmesi ve bu ülkedeki karar mekanizmasını ortak bir MEB ilanında bulunmaya ikna etmesi gerekmektedir. Aynı alanda Türkiye’nin anlaşarak ortak MEB ilanında bulunabileceği bir diğer ülke Libya’dır. Türkiye’nin Libya ile ilişkileri görece iyi olsa da Arap Baharı’nın neden olduğu ve tüm bölgeyi etkisi altına alan belirsizliğin Türkiye-Libya ilişkilerini nasıl etkileyeceğini kestirmek pek mümkün görünme-mektedir. Türkiye bir yandan Libya ile ilişkilerini derinleştirmeye çalışırken, diğer yandan Doğu Akdeniz havzasında bir istikrar ortamının oluşmasına katkıda bulunacak politikalar geliştirmelidir. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanı sınırlandırmalarında sadece Türkiye’nin değil, kıyıdaş diğer bazı ülkelerin de sorunları bulunmaktadır. Buna en güzel örnek Lübnan ile İsrail’in ilan ettikleri MEB alanlarında çakışan ve hala çözüme kavuşturulmamış noktalardır. Türkiye bunun gibi diğer devletler arasında da var olan anlaşmazlıkları, hukuki çerçeveye riayet ederek, diplomatik üslup ve kanallarla uluslararası toplum nezdinde dile getirmelidir. Bir başka deyişle Türkiye, buradaki sınırlandırma sorunlarını uygun ve ikna edici bir dille anlatarak dünya kamuoyuna mal etmelidir.
Önemli büyüklükte bir petrol sahası söz konusu olmadığı halde sanki dünyanın en önemli petrol sahalarından biri üzerinde bölgenin iki süper gücü, Türkiye ve İsrail, çatışıyor gibi bir problem ortaya çıkarılmıştır.Doğu Akdeniz’deki paylaşım sorunu sadece hukuki bir mesele değildir. Konunun siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutları vardır.Yeni doğalgaz kaynaklarının keşifleri, Doğu Akdeniz havzasını daimi bir çalkantıya mı sürükleyecek yoksa daha güçlü bir bölgenin oluşturulması için potansiyel mi teşkil edecek, bunu zaman gösterecek.


Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek