Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ın Jeopolitiği ve Türkiye

Doğu Akdeniz bölgesi son günlerde oldukça sıcak gelişmelere tanık olmaktadır. Sahip olduğu hidrokarbon yatakları ile bölge ülkelerinin çıkarlarını en üst düzeyde gerçekleştirme arzusu ile hareket ettikleri bir alan haline gelmiştir. Doğu Akdeniz bölgesini tanımlamak gerekirse kuzeyde Anadolu kıyılarında Marmaris’ten, güneyde Mısır’ın Arap körfezine, batıda Libya'nın kuzeyi arasındaki alan ile doğuda Suriye kıyılarına kadar uzanmaktadır. Kara parçaları arasındaki mesafe yaklaşık olarak doğu-batı hattında 930 mil, kuzey-güney hattında 360 mildir. Doğu Akdeniz’in yüzölçümü ise yaklaşık olarak 136.800 mil karedir. Doğu Akdeniz’de kıyısı olan devletler arasında 2280 kilometre ile en uzun kıyıya sahip devlet Türkiye’dir. 
Kıbrıs tarihsel süreçte dünya politikasındaki önemini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Günümüzde de stratejik olarak oldukça önemli bir durumdadır. Kıbrıs’ı sadece bir ada olarak değerlendirmek ve bu durumuna göre politika üretmek hatalı bir davranış olacaktır. Kıbrıs’ın bulunduğu coğrafya günümüzde petrol ve gaz yataklarının ve boru hatlarının güzergahı olarak mikro seviyede ama oldukça kritik açıdan öne çıkmaktadır.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasının esas hedefi ülkenin ekonomik haklarını ve menfaatlerini korumaktır. Türkiye’nin hidrokarbon kaynaklarına olan bağımlılığı Doğu Akdeniz’in hidrokarbon yataklarını Türkiye açısından cazip kılmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’nin kendi kıta sahanlığı sınırları içerisinde bulunan deniz alanlarında petrol ve gaz arama faaliyetlerini yürütmesi en doğal ve hukiki hakkıdır. Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığında bulunacak doğalgaz ya da petrol kaynaklarının Türkiye’nin dışa bağımlılıktan kurtulmasını sağlaması açısından oldukça önemli bir durumdur. Bunun için Türkiye’nin gerek kendisinin gerekse KKTC’nin bölgedeki haklarını korumasına yönelik politikalardan taviz vermemesi gerekir.
Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs, Filistin-İsrail sorunları ve Türk -Yunan anlaşmazlıkları, Arap baharı sürecinde Libya, Suriye ve Mısır’da yaşanan iç savaş ya da çatışmalar bölgenin istikrara ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Bu sorunlar bölge ülkeleri tarafından çözülmesi gerekirken, dolaylı olarak bölge dışı aktörlerin de bölgeye dahli söz konusu olmuştur.
Yunanistan, Mısır, İsrail ve GKRY ve bölge dışı aktörlerin desteğiyle meydana gelen Türkiye karşıtı cephe Türkiye ve KKTC’nin söz konusu deniz alanlarındaki haklarını gasp etme ve Türkiye’yi kıyılarından uzaklaşamayacak hale getirme, KKTC’yi ise yok sayarak uzun vadede GKRY’nin bir parçası haline getirme niyetiyle hareket etmektedir.
Türkiye’nin özellikle bölge ülkeleri üzerinde hegemonya kurmak isteyen emperyalist Batı veonun bölgedeki uzantılarına karşı Müslüman ülkelerle olan ilişkisini karşılıklı iş birliği içinde geliştirmesi gerekir. Bu kapsamda Mısır, Suriye, Libya ile olan ilişkilerin ileri seviyelere taşınması, bölge dışı Arap devletleri olan Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar gibi bölgede aktif politika üreten ülkelerle diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi elzemdir.
Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Körfez ülkeleri ile karşılıklı ticari ilişkilerin geliştirilmesi, petrol ekonomisinden uzaklaşmak isteyen bu ülkelerin ekonomik alt yapısını çeşitlendirme girişimlerine destek olunması oldukça hayati öneme haizdir
Bölgesel birgüç olarak Türkiye’nin kendi politikalarını kabul ettirme kabiliyetinin yüksek olduğu bu bölgede Müslüman ülkelerle özellikle bölgenin istikrarına yönelik tedbirlerin alınması ve ekonomik ilişkilerin artırılması gerekir. Bu kapsamda Mısır’ın sıvılaştırılmış doğalgazının Ürdün-Lübnan-Suriye üzerinden Türkiye’ye getirilmesi için bölgedeki eski petrol boru hatlarının yenilenmesi ve bu hatların aktif hale getirilmesi önemli bir adım olacaktır. Yine Orta Doğu petrollerinin Mersin ve Yumurtalık limanlarına ulaştırılması için Suriye ve Irak’ın kuzeyinin güvenli hale getirilmesi için politikalar üretilmesi şarttır.
Klasik jeopolitik teorilerin hepsinde Akdeniz ve özellikle Doğu Akdeniz stratejik öneme sahiptir. Jeostratejik açıdan önemli olan bu bölge içinde en uzun kıyaya sahip olan Türkiye’nin önemli limanlara da sahip olması bölgesel güç olmasını pekiştirmektedir.
Türkiye’nin bu jeopolitik konumunun değerini ve gücünün farkında olandiğer aktörler, özellikle Yunanistan, Fransa ve ABD, Türkiye’nin güçlenmesini engelleyebilmek amacıyla çeşitli politikalar üretmektedir. Özellikle Türkiye’yi kendi kıyılarına hapsetme ve hareket ettirmeme düşüncesi ve Doğu Akdeniz’in hidrokarbon yataklarından faydalanmaması için büyük gayret sarf etmektedir.
Türkiye bütün bu politikaları kırabilmek ve uluslararası hukuktan doğan ekonomik haklarını koruyabilmek için bölgede aktif politikalar üretmek zorundadır. Kıbrıs adasındaki Türk egemenliği ve varlığının sürdürülmesi de bu politikaların en başında gelmektedir. Kıbrıs’ta iki devletli çözüm ve KKTC’nin uluslararası alanda belirgin ve açıkca tanınması yönünde politikalar geliştirilmelidir.
Sonuç olarak, yukarıda belirtilen teoriler kapsamında Akdeniz, Doğu Akdeniz hayati öneme haiz olduğu görülmektedir. Böyle öneme haiz olan Doğu Akdeniz’de etkin politikalar üretmekiçin Kıbrıs adası stratejik önem olduğunu unutmamak gerekir.

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek