Doğu Akdeniz’in Gaz Potansiyeli.

Doğu Akdeniz’deki fosil yakıtlar mücadelesinin temelinde doğal gaz yatmaktadır. Keşfedilen doğal gaz rezervleri, bölgede bazı ülkelerin doğal gaz rezervlerinin dengelerini değiştirip ekonomik gelişmelerine ve kalkınmalarına katkı sağlarken, keşfedilmesi beklenen rezervler de rekabet unsuru olmuştur. Bu rekabetin bir parçası haline gelen deniz yetki alanları konusundaki ihtilaf ve anlaşmazlıklar ve bölge ülkeleri arasında değişen siyasi ilişkilerin yol açtığı kutuplaşmalarda doğal gazın önemli bir rol oynadığı yadsınamaz.
Oysa ki bölge içinde ve dışında değişen jeopolitik dinamikler, mevcut kaynakların geliştirilip bir refah aracı olarak kullanılması için fırsatlar sunmaktadır. Ancak, bölgeyi doğal gaz sektörü açısından önemli kılan unsur, keşfedilen gaz miktarından ziyade keşfedilmesi beklenen rezervin büyüklüğü hakkında yapılan tahminlerdir ki bugüne kadar keşfedilen miktarın iki katından fazla. Bu göz kamaştırıcı rakamlar yanında bölgenin çoğunun henüz aranmamış olduğu gerçeği, uluslararası şirketlerin Doğu Akdeniz’e olan ilgisini arttırmıştır.
Bölgenin Sektörel Görünümü...
1- Suriye sularında bugüne kadar tek bir sondaj dahi yapılmamıştır.
2- Lübnan sularında açılan ilk sondaj kuyusu ticari miktarda gaz bulamamıştır.
3- Gazze açıklarında 1999’da British Gas (şimdi Shell) tarafından keşfedilen Gaza Marine sahası gerek İsrail’in ablukası gerekse Filistin’de politik uzlaşı olmaması nedeniyle geliştirilememiş ve dolayısıyla üretime sokulamamıştır.
4- Türkiye’nin Akdeniz sularında kazılan kuyularda bugüne kadar ticari manada keşif yapılamamıştır.
5- Benzer şekilde, KKTC 2011’de Türkiye Petrolleri’ne 7 blokta verdiği arama ruhsatları çerçevesinde yapılan 3 sondajda da henüz somut bir başarı elde edilememiştir.
Ancak, İsrail, Mısır ve GKRY’de ise durum farklıdır. GKRY’de bugüne kadar 3 adet doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Bunlardan yalnızca Afrodit sahasında yatırım kararı aşamasına gelinmiş olsa da saha geliştirme planları konusunda GKRY hükümetiyle olan görüşmelerin uzaması, üretilecek gazın iç ve dış pazarlara ulaştırılması için altyapının olmaması ve İsrail ile sınırda bulunan kaynakların kullanımı konularında henüz bir anlaşmaya varılamaması gibi birçok nedenle henüz devreye alınamamıştır.
Afrodit sahasındaki gazın Mısır’a ulaştırılması için bir boru hattı yapma konusunda iki ülke arasında hükümetler arası anlaşma imzalanmasına karşın henüz somut bir adım atılmamıştır. Dolayısıyla hem üretimin hem de gaz ihracatının yapılması planlanan Mısır tek odak noktası olmuştur.
İsrail’in bugünkü ihracat pazarları olan Ürdün ve Mısır’a mevcut kontratların dışında (yıllık 10 milyar metreküp) ek gaz satması pek olası değildir. Tamar ve Leviathan sahalarında yıllık üretimin ikiye katlanması (yani yıllık 20 milyar metreküp civarında) ancak ek üretim miktarının uzak piyasalara satılması ile mümkündür. İç piyasada bu miktarda gazın eritilmesi mümkün değildir çünkü yakında üretime başlayacak sahalar (mesela Karish) iç talebi rahatlıkla karşılayacaktır.
Türkiye’ye denizin altından bir boru hattı çekilerek gaz ihracatı gündeme gelmiş ancak gerek ticari şartlarda anlaşmaya varılamaması gerekse iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulması nedeniyle arka plana itilmişti. Ancak ilişkilerin normalleşmesi yolunda son zamanlarda atılan adımlar nedeniyle proje tekrar gündeme gelmiştir. Ne var ki, oluşan iyimser havayı değerlendirirken bir boru hattı projesinin alıcı ile satıcı arasında yapılacak gaz alım-satım anlaşması olmaksızın hayata geçemeyeceği gerçeğini, yani ticari boyutunu göz ardı etmemek gerekir.
Ticari boyut söz konusu olduğunda dikkatleri Leviathan sahasının operatörü olan Chevron üzerinde toplamak gereklidir. Chevron ve Leviathan sahası ortakları, temelde iki alternatif üzerinde durmaktadır.
Birincisi, deniz altından bir boru hattıyla Leviathan gazını Mısır’daki LNG ihracat tesislerine getirmek ve oradan LNG olarak dış piyasalara satmak.
İkincisi ise İsrail’de bir yüzer LNG tesisi kurmak. Her 2 alternatif konusunda müzakereler devam etmektedir.
Diğer yandan, Doğu Akdeniz’deki önemli sorunlardan biri de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda bölge ülkeleri arasında bir uzlaşı sağlanamamış olmasıdır. Tarafların maximalist yaklaşımları, bölgede gaz arama faaliyetlerinden gazın ticarileştirilerek dış pazarlara sunulmasına kadar birçok aşamanın önünde büyük bir engel haline gelmiştir. Halbuki uluslararası hukuk bize, Doğu Akdeniz’deki tek taraflı münhasır ekonomik bölge iddialarının ve ikili deniz sınırı sınırlandırma anlaşmalarının, üçüncü tarafların çıkarlarını dikkate almıyorlarsa pek bir hukuki değeri olmadığını söylemektedir.
Ukrayna’daki Savaş ve Doğu Akdeniz Gazının Avrupa İçin Artan Önemi
Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi ile birlikte Doğu Akdeniz gazının Avrupa’nın gaz arz güvenliğinde oynayabileceği rol tartışılmaya başlandı. Avrupa Birliği’nin Rus gazına olan bağımlılığını önümüzdeki beş yıl içinde sona erdirmesine ilişkin planında her ne kadar Doğu Akdeniz gazına ilişkin somut bir atıf yapılmasa da Rusya’dan ithal edilen yıllık 155 milyar metreküp gazın 60 milyar metreküpünün alternatif kaynaklardan tedarik edilmesinde Doğu Akdeniz gazı dolaylı olarak yer almaktadır.
Fiyatların cazipliğinden dolayı geçtiğimiz aylarda Mısır’dan ihraç edilen sıvılaştırılmış doğal gazın tamamen Avrupa piyasalarına kayması dikkat çekmektedir. Mısır’daki LNG tesisleri tam kapasite çalışabilirse toplamda 19 milyar metreküpe ulaşabilir. Ancak bunun için İsrail gazı da gereklidir. Bu rakamın üstüne çıkmak yeni ihracat altyapı projelerine bağlıdır. Dikkatlerin İsrail-Türkiye doğal gaz boru hattı projesine çevrilmesinin bir nedeni de budur.
Doğu Akdeniz’de jeopolitik dengenin değişmesinde doğal gaz bir bağlaç görevi görmüş ve bölgede yaşanan politik gelişmeler bu görevi pekiştirmiştir. Türkiye ile arası açılan İsrail, bölgede ittifak arayışlarına girmiş ve doğal gaz keşiflerini katalizör olarak kullanarak Yunanistan ve GKRY ile yakınlaşmaya başlamıştı. Benzer şekilde Mursi hükümetinin devrilmesiyle Türkiye ile ilişkileri bozulan Mısır, Yunanistan ve GKRY ile enerji, ekonomi, siyasi ve askeri ilişkilerini pekiştirmeye başlamıştı. Bu süreçte İsrail ve Mısır arasındaki ilişkiler altın çağına girdi. Ayrıca, İsrail ve Mısır’ın Ürdün ile iyi olan ilişkileri gaz ticareti ile pekişti.
Sonuç olarak, geleceğin ne getireceğini bilemeyiz. Zor ancak imkansız olmayan çözüme varmak için tüm bölge ülkelerinin ortak çaba, istek ve irade göstermeleri gereklidir.

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek