Doğalgaz Jeopolitiği: Doğu Akdeniz ve Türkiye

Dünyadaki önemi gittikçe artan bir enerji tüketim kaynağı olan doğalgazın, diğer kaynaklara göre hâlihazırdaki kullanım miktarı dünya genelinde petrolden sonra ikinci sırada gelmektedir. Ülkeler açısından kaynak temininde çok önemli olan arz güvenliğinin sağlanmasında, ülkelerin doğalgazı temin ettikleri kaynakların çeşitliliği hayati önem taşımaktadır. Dünya doğalgaz rezervlerinin büyük bir kısmının bulunduğu ülkelere komşu olan bir coğrafi konumda bulunan Türkiye’nin dünya doğalgaz ticaretinde inkâr edilemez derecede önemli bir rolü bulunmaktadır.
Türkiye coğrafi ve jeopolitik konumunun sağladığı avantajlarıyla Doğu’nun hidrokarbon kaynaklarının Batı’ya aktarılması yönünde ham petrol ve doğal gaz hatları konusunda adeta bir ticaret merkezi konumundadır. Bu konumdan kaynaklanan avantajın doğru ve etkil kullanılması, hem ülkemizin enerji arzı açısından hem de fiyati politikalarında belirleyici rol oynaması açısından önem taşımaktadır
Doğu Akdeniz’deki Hidrokarbon Kaynaklarının Büyüklüğü
Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynaklarının büyüklüğü ile ilgili yıllardan beri birçok rakam telafuz edilmektedir. Söz konusu rakamlardan bazıları gerçeği yansıtırken bir kısmı da spekülatif amaçlarla ortaya atılmaktadır. Dolayısıyla bölgenin enerji portföyünün geniş bir perspektifen ele alınması gerekmektedir. Bu açıdan özellikle resmi makamların ve bazı uluslararası kuruluşların açıklamaları yol gösterici olacaktır.
Dünyadaki doğalgaz rezervinin tahminen 196 trilyon metreküp olduğu düşünüldüğünde Doğu Akdeniz’deki tahmini rezervler, 9,8 trilyon metreküp ile dünya rezervlerinin takriben % 5’ine denk gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu tahmini 9,8 trilyon metreküp rezervin 3,6 trilyon metreküpünün Doğu Akdeniz baseninde, 6,3 trilyon metreküpünün ise Nil Deltası bölgesinde olduğu varsayımındadır.
Doğu Akdeniz bölgesi sadece doğalgaz kaynağı olarak değil, aynı zamanda petrol kaynağı olarak da zengin bir coğrafyadır. Deniz ve kara alanları toplamı ele alındığında tahmini olarak 64 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervine sahip olan Doğu Akdeniz’de Libya, yaklaşık olarak 48,4 milyar varil ile dünya petrol rezervinin yaklaşık %3,2’sine sahipken, Mısır’ın da yaklaşık olarak 3,1 milyar varil petrol rezervine sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Şimdiye kadar yapılan keşiferin maddi değeri ise günümüzdeki doğal gaz fyatları dikkate alındığında yaklaşık 400 milyar dolar civarındadır. Yukarıda bahsedilen veriler ekseninde, Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan toplam doğal gaz rezerv potansiyelinin günümüze kadar sadece 4’te 1’lik kısmının keşfedildiği söylenebilir. Ancak söz konusu keşifer, sondaj yapılıp üretim aşamasına geçilmedikçe çok fazla anlam taşımayacaktır. Doğu Akdeniz’de bulunan petrol ve gaz kaynakları ekonomiye kazandırılmadıkça sadece kâğıt üzerinde kalacaktır. Dolayısıyla bölgede yaşanan kriz ortamının bir an önce sona ermesi ve kalıcı istikrarın sağlanması gerekmektedir.
Doğu Akdeniz havzasında gerçekleştirilen petrol ve doğal gaz keşifleri, Sanayi Devrimi’nden günümüze enerji ihtiyacı her geçen gün artan devletler açısından büyük önem taşımaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2016 yılındaki raporuna göre, 2040 yılına kadar küresel talebinde % 30’luk bir artış meydana geleceğini ortaya koymuştur. Hidrokarbon kaynakları talebindeki bu artış başta petrol ve doğal gaz olmak üzere tüm yakıt türlerinin ihtiyacını arttıracağı öngörülmektedir
Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynakları üzerinde başlıca Türkiye, KKTC, GKRY, Mısır, Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail ülkeleri hak sahibidir. Ayrıca söz konusu ülkelerden bazıları tarafından arama ve sondaj yapmak üzere ruhsat verilen birtakım büyük enerji şirketleri bölgede faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu durum aslında bölgede uluslararası bir rekabet ortamının oluşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki çatışma ve çekişme görüntüsü geçmişten günümüze yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Sadece gaz keşiflerinin değil, aynı zamanda mevcut keşiflerin üretime dönüştürülmesinin ve nakil yollarının da önem kazandığı bu süreçte gerek bölge ülkeleri açısından ortaya çıkan rekabet ile birlikte ittifaklar oluşmaya başlamış, gerekse petrol ve gaz tüketiminde başı çeken küresel aktörler açısından bölgeye yönelik ilgi ve politikalar şekillenmeye başlamıştır. Mevcut keşifler arasında Mısır’ın sahasında en büyük keşif yapılırken, İsrail, Tamar ve Leviethan sahasında keşif yapılan ülke olmuştur. Güney KIBRIS ise henüz arama safhasından öteye geçememiştir.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz Politikasının Temel Çerçevesi
Doğu Akdeniz’deki mevcut gelişmeler çerçevesinde ortaya çıkan zengin petrol ve gaz kaynakları ve bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkiler ağı, Türkiye için bölgenin kritik önemini her geçen gün daha da arttırmaktadır. Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye’nin, her geçen gün peetrol ve gaza olan ihtiyacı artarken, bu konuda dışarıya bağımlılık ortaya çıkan en büyük engellerdendir. KKTC’nin ve Türkiye’nin haklarının gasp edilmeye çalışıldığı ya da bu iki devletin bir kenara itilerek konsorsiyum oluşturulmaya çalışıldığı düzlemde bölgedeki petrol ve gaz politikaları, milli güvenlik tehdidi sayılabilecek bir noktaya ulaşmaktadır. Bu doğrultuda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki politikalarını üzerine inşa ettiği önemli noktalar vardır. Bunlar kısaca petrol ve gazda dışa bağımlılığın azaltılması, uluslararası hukuk ve hakkaniyet ilkesinden kaynaklanan haklarla Türkiye ve KKTC’nin kıta sahanlığı içerisinde bulunan hidrokarbon rezervlerinin gasp edilmesinin önüne geçilmesi, bu iki ülkenin karşıtı ittifak ve girişimlerin önüne geçilerek bölgede çıkarılacak ve işletilecek olan rezervlerin Avrupa ve diğer Batılı ülkelerin pazarlarına Türkiye üzerinden ulaşımının sağlanması, bölge ülkeleriyle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi olarak özetlenebilmektedir.
Türkiye, komşu coğrafyalarla arasındaki karşılıklı bağımlılığın artmasına da yarayacak şekilde bölgesel ticaretin geliştirilmesi ve serbest dolaşımın mümkün olabildiğince sağlanması yönünde bir strateji takip etmiştir. Türkiye’nin bu yaklaşımı, AB’nin Akdeniz’e yönelik girişimleri ile elde etmek istediği hedeflerin hayata geçirilmesine olanak sağlamıştır. Türkiye’nin Levant’a yönelik ilgisinin artmasında etkili olan en önemli uluslararası gelişmelerden biri, bölgede keşfedilen hidrokarbon kaynak rezervleridir.
Bu hidrokarbon kaynaklarının dünya piyasalarına nakli meselesi, kaynakların ekonomik olarak sağlayacağı faydanın yanı sıra Türkiye’nin bölgede bir petrol ve gaz ticaret merkezi olma hedefi bakımından da önemli bir etken olarak ortaya çıkmıştır. Diğer yandan bölgede keşfedilen hidrokarbon kaynakları yarattığı fırsatların yanında bölge ülkeleri arasında kaynak paylaşımı, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, MEB ilanları ve egemenlik hakları gibi çatışma ve anlaşmazlık yaratabilecek yeni konu başlıklarını da bölge gündemine taşımıştır.
Doğal gaz piyasalarının rekabetçi fiyat politikası düşünüldüğünde bölgenin refahı için tüm aktörlerin ortak anlayış ile bir araya gelerek konsensüs oluşturması şarttır. Doğu Akdeniz bölgesel kompleksinin dinamik yapısı ve jeopolitik belirsizliklerin doğalgaz fiyatları üzerinde oluşturduğu etki göz önüne alındığında bu sorun üzerine çalışan araştırmacıların konuyu jeopolitik, güvenlik ve enerji olarak üç boyutlu ele almasını tavsiye ederim.
Bölgedeki sahalarda bulunan doğalgaz kaynaklarının dünya piyasalarına ulaşması ise iki temel nedenden dolayı bugüne kadar gerçekleştirilemedi. Burada ticari ve siyasi olarak ikiye ayrılan sorunların ilkine baktığımızda kaynakların ticarileştirilmesinde finansman, pazar ve fiyat problemleri olurken ikinci olarak ise bölge ülkeleri arasında yaşanan ve birçoğu kronikleşmiş siyasi sorun ve gerilimler Doğu Akdeniz gazının dünya piyasalarına ulaşamamasının önündeki en temel problem oldu.











Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek