Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ve Bölgelerin Paylaşımı

Güney KIBRIS Rum tarafı Doğu Akdeniz’de hidrokarbon aramaları konusunda yaptığı anlaşmalarla defakto durumlar oluşturmaya çalışıyor. Ne KKTC ne de Türkiye bunları asla kabul etmeyecektir.
Deniz Hukuku Sözleşmesi, ikili anlaşmalarla üçüncü bir ülkenin haklarını gaspetme hakkı vermiyor. Örneğin Rumların ikili deniz sınırlandırmasına gitmesi sonucu Türkiye'nin ve KKTCnin deniz yetki alanları ihlal edildi. GKRY’nin yaptığı tüm anlaşmalar, üçüncü ülkelerin,Türkiyenin ve KKTCnin haklarını gaspediyor.
Türkiye'nin Mısır,KKTC,Libya, İsrail, Suriye ve Lübnan ile KKTC’nin ise Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ile deniz yetki alanları sınırlandırmasına esas olan karşılıklı kıyıları bulunuyor. Bu durumda Türkiye'nin GKRY’nin ilan ettiği Kıta Sahanlığında bulunan 1,4,5,6 ve 7 nolu parsellerde kısmi olarak, KKTC’nin ise GKRY’nin ilan ettiği 3 ve 13nolu parsellerin tümünde,1, 2, 8, 9 ve 12 nolu parsellerin ise bir kısmında hakları mevcuttur.
Doğu Akdeniz’de doğal kaynakların çıkarılmasından ziyade Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) ve bölgelerin paylaşımı kilit rol oynamaktadır. Çünkü uluslararası hukuk kapsamında asıl uzlaşmaya varılması gereken husus paylaşım konusudur.
Doğu Akdeniz’de keşfedilen enerji kaynakları adanın tümünü ilgilendirdiğinden sadece GKRY’nin sorumluluğunda değildir. Dolayısıyla Güney Kıbrıs sadece kendi çıkarları doğrultusunda diğer bölge ülkeleri ile anlaşma yapmamalıdır. Türkiye’nin stratejik konumundan dolayı Türkiye’nin denklemin içerisinde olması gerekirken KKTC’nin uluslararası tanınmamasından kaynaklı politik bir çıkmaza girmektedir.
GKRY, KKTC’yi tanımadığı için potansiyel anlaşmalara dâhil etmemektedir. Fakat söz konusu bölgede KKTC’siz bir Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) paylaşımı mümkün olamayacağından, uluslararası hukuk çerçevesinde tıkanmalar yaşanması mümkün görünmektedir.
1982 yılında üzerinde anlaşmaya varılan ve birçok ülkenin imzalayarak taraf oldukları Birleşmiş Milletler Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi(BMDHS)’yle kurallara bağlanmıştır.
Sözleşmeye taraf olmayan ülkelerde, sözleşmenin maddelerini esas alarak ve evrensel hakkaniyet kuralları çerçevesinde kendi haklarını kullanabilmektedirler. Bu hakların en başında, kıyısı olan ülkelerin denizlerde yetki alanı belirleyebilmeleri gelmektedir.
Rum kesiminin Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) ilanı, adanın Kuzey kesiminde yaşayan Kıbrıs Türk halkının da temsilcisi gibi tüm ada adına atılan bir adım olmuştur. Yunanistan ise resmi olarak Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) ilan etmemişse de, Meis Adası güneyindeki sahada Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) dikte etmeye çalışmaktadır. Yapılan paylaşıma göre, Doğu Akdeniz’e en fazla ve en uzun kıyısı bulunan 1566 kilometre ile Türkiye’ye bırakılan Münhasır Ekonomik Bölge(MEB)’sinin iyi niyet ve hakkaniyet ilkesinden yoksun bir düşüncenin ürünü olduğunu göstermektedir. Hele hele Kaş İlçesi’nin hemen karşısında yer alan ve insanların tüm ihtiyaçlarını bu ilçeden giderdiği Meis Adası marifetiyle adeta Türkiye’nin denizle olan irtibatının kesilmeye çalışılması tahammül sınırlarını zorlayan bir uygulamadır.
Başta Türkiye ve GKRY ile yaşanan gerilim, diğer devletlerin de konuya bir şekilde taraf olmasıyla çok boyutlu bir şekil almıştır. Doğu Akdeniz ile ilgili sorunu hukuksal verileri itibariyle değerlendirdiğimizde, Kıbrıs Rum Yönetiminin iki önemli yanı göz önüne çıkmaktadır. Bunlardan ilki, hukuksal-teknik konular ve sınırlandırma sorunları. İkincisi sorun ise, GKRY nin Adanın tümünü temsil edercesine birtakım girişimlerde bulunuyor olmasıdır. 
Dolayısıyla Türkiye, GKRY’nin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge(MEB)’yi, bazı kıyıdaş devletler ile yaptığı antlaşmaları ve verdiği petrol ve doğalgaz arama ruhsatlarını tanımamaktadır. Ayrıca, GKRY’nin tespit ettiği bölgelerde arama yapmaya karar veren petrol şirketlerine yaptırım uygulamaktadır.
Doğu Akdeniz’de karşılıklı kıyıların uzunluğu 400 deniz milinden daha kısadır. Dolayısıyla, kıyıdaş devletlerin sınırlarının belirlenmesi karşılıklı mutabakat gerektirmektedir. Bu nedenle, Türkiye Doğu Akdeniz’de tek taraflı Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) ilanı yoluna gitmemiştir.Türkiye gibi düşünmeyen hatta bunu fırsat bilen GKRY’nin girişimleriyle İsrail, Mısır ve Lübnan arasında imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) antlaşmaları, bu yöntemin tercih edilmediğini göstermektedir. Bunun yanı sıra, son yıllarda başta Suriye olmak üzere bazı bölge ülkelerinde yaşanan iç karışıklıklar, bölge ülkeleri arasında yaşanmakta olan anlaşmazlıklar nedeniyle kıyıdaş devletlerin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının paylaşımı için bir araya gelmeleri pek mümkün görünmemektedir.
Gelinen durum itibariyle Türkiye, Doğu Akdeniz’den dışlanmaya çalışılmaktadır.Bu süreci engellemek için Türkiye, Doğu Akdeniz’de daha aktif bir politika izleyerek Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) koordinatlarını ilan ederek, Birleşmiş Milletlere istenilen belgeleri teslim etmelidir. Türkiye Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgesini vakit geçirmeksizin ilan etmeli.






Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek