Doğu Akdeniz kimin..?

Rum-Yunan ikilisi ve Israil Doğu Akdeniz’i KIBRIS üzerinden kontrol mu edecek?
Büyük fotoğrafta; Kıbrıs meselesi, ABD ve İsrail'in Doğu Akdeniz enerji koridoru hamleleri, Musul-Hayfa petrol boru hattını aktif hale getirmek, Doğu Akdeniz'deki petrol ve gaz rezervleri, Rusya'nın Suriye Tartus'taki deniz üssünü canlandırma planları, Yunanistan'ın ise Rumlar ve İsrail ile Doğu Akdeniz bölgesindeki DOĞALGAZ KAYNAKLARI alanlarını kontrol eden ülkeler olmak için planlar yapması.

DOĞALGAZ KAYNAKLARINI ve Doğu Akdeniz’i Kim Kontrol Edecek?
Emperyalist merkezlerde Yunanistan, Güney Kıbrıs, İsrail ve AB-D Türkiye'siz bir Doğu Akdeniz tasarlamaya çalışıyorlar. Doğu Akdeniz'de yapılan araştırmalarda bölgede tahmini $10 Trilyon Dolar değerinde Petrol ve Doğalgaz var. Ve Kıbrıs önemli bir noktada. Türkiye ve  KKTC Doğu Akdenizdeki Petrol & Doğalgaz rezervlerinden hukuksal payını alma peşinde. Amaç enerji kaynaklı cari açığı kapatmak. Aynı Petrol ve Doğalgaz kaynakların peşinde olan ABD ve Avrupa buna izin vermek istemiyor.

GKRY - İsrail ile MEB Sınırları var.
GKRY - MISIR ile MEB Sınırları var.
GKRY - Lübnan ile MEB Sınırları var.
GKRY tam merkezi eksende oturuyor. İsrail’in Lübnan ile deniz sınırı anlaşmazlığı var. KKTC’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile anlaşmazlıkları var. Bu alanlar çok değerli. Tüm Avrupa’nın en az 100 yıllık petrol ve doğal gaz gereksinimlerini karşılayabilecek bir potansiyelin doğu Akdeniz çanağında olduğunu Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırma Dairesi 2011 yılında açıkladı.

İsrail'in Hayfa planı..
Bazı istihbarat çalışmaları İsrail'in bir gizli "Hayfa planı" hazırladığını ortaya çıkardı. Bu plana göre İsrail, Musul-Hayfa petrol boru hattını tekrar aktif hale getirecek, Doğu Akdeniz'de çıkacak petrol ve gaz terminali olarak Hayfa'yı üs yapacak ve Kerkük-Yumurtalık hattının önemini ortadan kaldıracak. İsrail, Yunanistan ve Rumlar'la yakın ilişkiler kurarken, Hayfa için Barzani yönetimi ile de dostluğunu arttırıyor.

Doğu Akdeniz kimin denizi?
Doğu Akdeniz doğal gaz jeopolitiği Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye oynanan "Hidrokarbon Kaynakları" oyununun ilk bakışta Türkiye’nin Akdeniz’deki egemenliğinin ve etkisinin ortadan kaldırılması amacıyla planlanan ve uygulamaya konulan sinsi ve çirkin bir "Haçlı Oyunları" planıdır.
AB, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi yok saymakta, Yunanistan ve GKRY’yi bütünleşik bir coğrafi alan olarak kabul etmektedir. Rum tarafı süregelen “işgalci Türkiye” suçlamalarına ek olarak, Türkiye ve KKTC'nin deniz hakimiyet alanını işgal etmeye devam eden anlaşmalara yenilerini eklemektedir.

En son, 20 ARALIK'ta Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail 3'lü Doğal Gaz zirvesinde, İsrail, Kıbrıs, Yunanistan, İtalya ve Avrupa'yı birleştiren doğalgaz boru hattı (EastMed) inşasıyla ilgili devletlerarası anlaşmanın hazırlanıp imzalanması konusunda mutabık kaldılar.

Batı diye tabir ettiğimiz ülkelerin Türkiye’yi Akdeniz’den çıkarma planları vardır. Bu amaçla, Batı ve kukla olarak kullandıkları GKRY ve Yunanistan tarafından Türkiye’ye kabul ettirilmeye çalışılan ve Türkiye’nin diretmekte haklı olduğu Doğu Akdeniz Münhasır Ekonomik Bolge deniz sınırlarını Kıbrıs müzakereleri adı altında Avrupa ve ABD tarafından hazırlanan anlamsız Kıbrıs haritaları,Ekonomik Münhasır deniz alanları sınırları DoğalGaZ kaynakları aracılığı ile Türkiye’ye dikte ettirilmeye çalışılmaktadır.

Türkiye’nin Akdeniz’de petrol aramacılığı yapması, Akdeniz’in hidrokarbon yataklarından yararlanmasının ve daha da önemlisi Türkiye’nin Akdeniz’in uluslararası sularını kullanabilmesinin önü kesilmek istenmektedir. Türkiye ve KKTC’nin "Petrol ve DogalGaz Kaynakları" odaklı stratejisinin Doğu Akdeniz’e yönelik hedeflerine başarıyla ulaşabilmesinin olmazsa olmaz şartı, Akdeniz’de bütünleşmesi ve "Münhasır Ekonomik Bölge" ilan edilmesidir.

Türkiye’nin KKTC ile entegrasyon dışında hiçbir çıkış yolu yoktur. Bunun dışındaki bütün çözümler Türkiye ve KKTC’yi Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarında ciddi kayıplara uğratır ve Türkiye altından kalkamayacağı ağır bir jeopolitik darbe yer. Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz siyasetini jeopolitik çıkarlarına uygun stratejik bir çerçeveye dayandırmalıdır. Burada esas olan Türkiye ve KKTC’nin kendi hükümranlık alanlarını korumalarıdır. Asıl mücadele alanı, Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’de kendi hakları olan doğal kaynakları arayıp bularak, işletmesidir.

Uluslararası sistemde tektonik değişimlerin olduğu bir dönemde Türkiye, garantörlük haklarından en ufak bir feragat dahi göstermeden ve Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığının Kıbrıs Türkleri için vazgeçilmez bir güvenlik kalkanı olduğu gerçeğinden hareketle Kıbrıs politikalarını Doğu Akdeniz "Hidrokarbon Kaynakları" denklemi üzerinde kamuoyunda kasıtlı olarak yapılan manipülasyonlardan uzak tutmaya özen göstermeli.

Türkiye’nin ve KKTC'nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları üzerindeki hak ve menfaatlerine zarar getirecek en kötü senaryo; GKRY ile Yunanistan’ın deniz yetki alanlarının paylaşımına dair bir antlaşmayı imzalamasıdır. Bu kötü senaryo gerçekleşmeden, Doğu Akdeniz’de öngörülen münhasır ekonomik bölgenin iç hukuk düzenlemeleri ile paralel olarak: Türkiye ve KKTC Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmeli.
Denizlere ve deniz sorunlarına jeopolitik açıdan bakmak şarttır. Bu şartın gerekleri yerine getirilmezse kara ülkesinin güvenliğinden söz edilemez. Bu gerçek Doğu Akdeniz açısından Türkiye’nin ve KKTC'nin güvenliği ve ulusal çıkarları, bekası bağlamında çok önemlidir. Bundan dolayıdır ki deniz stratejimizin, politikalarımızın temelini jeopolitik yaklaşımlar ve öncelikler oluşturmalıdır.

Zira bugün için Birleşmiş Milletler’e tek taraflı MEB ilan ettiğini duyuran 32 devlet bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin milli uygulama tarihinde Karadeniz’de önce MEB ilan etmiş, daha sonra kıyıdaşlarla sınırlandırma antlaşmaları akdetmiş olması buna benzer bir örneği oluşturmaktadır.
Yunanistan; Girit, Kaşot, Çoban, Rodos, Meis hattını ilgili kıyı kabul ederek Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den dışlamaya çalışmakta, GKRY ile birlikte ortay hatları esas alıp bunları hakkaniyete uygun hale getirmekten kaçınarak Türkiye’ye sadece Antalya Körfezi ile sınırlı çok az bir kıta sahanlığı ve MEB alanı bırakmaya yönelik hareket etmektedir. Bu tutum ilgili uluslararası hukuk normları ile bağdaşmamaktadır ve hukuki mesnetten yoksundur. Bu yaklaşımın gerekçeleri ise şu şekildedir;
Öncelikle söz konusu Adalar Yunan ana karası ile Anadolu kıyıları arasında çizilen ortay hatta bakarak “Ters Tarafta” yer alan adalar olduklarından, sınırlandırma konusunda kıyı oluşturamaz ve karasuları dışında kıta sahanlığına sahip olamaz. Bu husus Uluslararası Hakem Mahkemesi’nin İngiltere ile Fransa arasındaki Kanal kıta sahanlığı uyuşmazlığında açıkça belirtilmektedir. Bu kapsamda Girit, Kaşot, Çoban, Rodos ve Meis Adalarının bir hatla birleştirilerek Yunanistan için Türkiye’nin sınırlandırma bölgesine cepheli ilgili kıyı şeridini ortadan kaldıran yeni bir kıyı oluşturması mümkün değildir.
Herhangi bir sınırlandırma işleminde, aralarından duruma uygun olan prensiplerin seçilebileceği bir hakkaniyet prensipleri listesinin mevcut olduğu ilgili yargı ve hakemlik kararlarından ortaya çıkmaktadır. Kararlardan ön plana çıkarılan prensip “coğrafyanın üstünlüğü” prensibidir. Coğrafya kavramından, iki ülke arasında sınırlandırmaya konu olan alandaki anakara coğrafyası anlaşılır. En önemli coğrafi unsur anakara kıyılarının uzunluğudur. UAD tarafından bu prensip, Kuzey Denizi Davaları kararında, “coğrafyanın yeniden şekillendirilmesi söz konusu olamaz”, İngiltere-Fransa Davası kararında “eşit uzaklık ya da başka herhangi bir sınırlandırma metodunun uygunluğunu coğrafi şartlar belirler” diye karar verilmiştir.
Doğu Akdeniz her şeyden önce Türkiye’nin güneydeki çıkış yolu ve mavi vatanın en önemli alanlarından biri. Mesele bu gibi çok boyutlu parametrelerle incelendiğinde Ankara’nın Kıbrıs politikasında bölgedeki askeri yeteneklerini artırmak suretiyle yeni bir ulusal politika inşa etmesi artık kaçınılmaz gözüküyor.
Sonuç olarak tüm bu konularla ilintili olarak, denizlerde olup bitenden daha fazla haberdar olmak, deniz alanlarından daha fazla faydalanmanın yollarını araştırmak ve uygulamak, deniz alanlarımızın önemi konusunda kamuoyu oluşturmak ve bu konuları ilgili otoritelerin gündeminde tutmak önemlidir.Çünkü Doğu Akdenizde denizleri kullanmasını bilen kazanacaktır.








Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek