TÜRKİYE VE KKTC'NİN JEOPOLİTİK GÜVENLİĞİ BAĞLAMINDA DOĞU AKDENİZ..
GKRY ile Mısır arasında yapılan gayriyasal MEB anlaşmasına istinaden Türkiye tarafından BM’ye 2 Mart 2004 tarihinde verilen notada; Akdeniz’de 32º 16' 18" doğu boylamı, 34º 00' 00" kuzey enlemi ve
28º 00' 00" doğuboylamı arasında kalan deniz alanlarının Türkiye’nin kıta sahanlığı içerisinde yer aldığı bildirilmiştir. GKRY’nin 2007’de tek taraflı ilan ettiği gayriyasal MEB’e dayanarak oluşturduğu 13 arama sahasında adanın “tek hakimi” gibi davranarak sözde parsellediği blokların 1,4,5,6 ve 7 numaralı kısımları Türkiye’nin kıta sahanlığı ile ve ayrıca 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı kısımları ise KKTC’nin deniz sınır alanları ile örtüşmektedir.
GKRY’nin adanın diğer sahibi KKTC ve Türkiye’yi görmezden gelerek her gün artan tek taraflı adımları neticesinde Türkiye tarafından TPAO'nun ada açıklarında arama izni ve ruhsat talepleri 9 Ağustos 2007 tarihli Resmî Gazetede ilan edilmiş ve 21 Eylül 2011 tarihinde KKTC ile Türkiye arasında Kıta Sahanlığını Sınırlandırma Anlaşması imzalanmış ve buna müteakip KKTC Bakanlar Kurulu’nun 22 Eylül 2011 tarihli kararı ile TPAO'ya adanın doğusu, kuzeyi ve güneyinde yer alan yedi sahada arama ruhsatı verilmiştir.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğal gaz güvenliğine yönelik hamleleri 12Mart 2013 tarihinde BM’ye verilen nota ile devam etmiştir. Buna göre 032º16' 18" Doğu boylamından başlayan ve Mısır-Türkiye kıyılarındaki ortay hattı takip eden 028º Doğu boylamı arasında kalan alanın Türk kıta sahanlığı içerisinde yer aldığı, Türk kıta sahanlığının batı sınırının ise 028º Doğu boylamının batısında kalan alanda ilgili ülkelerin arasında yapılacak bir anlaşma ile belirlenmesi gerektiği açıkça deklare edilmiş ve 18 Mart 2019 tarihinde BM’ye verilen yeni bir nota ile bu sınırlar teyit edilmiştir.
Türkiye bölgeye arama ve sondaj gemileri göndermesinin yanı sıra bölgede Türkiye dışında kurulmaya çalışan entegrasyona karşı diplomatik adımlarını da atmaktadır. Bu kapsamda ortaya koyulan en somut gelişmelerin başında Libya ile imzalanan mutabakat gelmektedir. 27 Kasım 2019’da iki ülke arasında her iki ülkenin uluslararası hukuktan doğan haklarını korumak maksadıyla Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası imzalanmış, imza ve onaylardan sonra 7 Aralık 2019’da yürürlüğe girmiştir.
Sonuç olarak;
Türkiye ile Libya arasındaki anlaşma hakça paylaşım ilkesi üzerine kurulu. Yunanistan, Mısır ve Rum yönetimlerinin iddialarının aksine uluslararası anlaşma ve ilgili mahkeme içtihatlarına da uygun. O kararlara göre sınırlar çizilirken ana karalar esas alınıyor. Adaların etkisi ise çok az oluyor. Adaların bağlı bulunduğu ana karaya uzaklığı ise sınırlara etkisini daha da azaltıyor.
Libya ile yapılan anlaşmada Türkiye ve Libya ana karalarının Akdeniz’e bakan cephelerinin uzunluğu esas alındı. Bu nedenle; Yunanistan’ın Girit ve Rodos adalarını bahane ederek anlaşmaya karşı çıkmasının bir karşılığı bulunmuyor.
Türkiye, bölgede yeni anlaşmalara olumlu bakıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hariç olmak üzere bölge ülkeleri ile görüşmeye hazır olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Türkiye’yi dışlayan anlaşmalara hayat şansı verilmeyecek.
Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarıyla ilgili anlaşmazlıkları çözmek için Lahey Adalet Divanı’na gidilmez, Hamburg’taki Denizcilik Mahkemesine gidilir. Ayrıca taraflar birbirlerini rızası olmadan otomatik olarak Adalet Divanı’na götüremiyor. Uluslararası hukukta, tek taraflı başvuru ancak bir anlaşmada olduğu gibi böyle bir yetki tanınmışsa söz konusu olabilir. Aksi takdirde tek taraflı başvuru mümkün değil, tarafların rızası olmalı.
Öte yanda hem Kıta Sahanlığı hem de Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırması “kıyıları karşıt ya da bitişik” olan devletler arasında Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırmasına esas olan Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 38. Maddesinde belirtildiği şekli ile uluslararası hukuk kurallarına dayanan bir antlaşma ile yapılır. Türkiye ile Libya arasındaki Deniz Sınırlama Anlaşması, Türkiye’nin 13 Kasım 2019 tarihli ve Birleşmiş Milletler’e yazdığı mektubunda belirtilen hukuki görüş ve pozisyonlar doğrultusunda 1982 BMDHS maddeleri de dahil, uluslararası hukuka uygun olarak imzalanmış bir anlaşmadır. Libya’yla imzalanan anlaşma, başta uluslararası hukuk içtihatlarını oluşturan mahkeme kararları olmak üzere, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri dahil, uluslararası hukuka uygun olarak imzalanmış bir anlaşmadır.
30 Eylül 2020'de Birleşmiş Milletler Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz sınırı anlaşmasını tescil etti. Tescil belgesine göre, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, Türkiye ve Libya arasında imzalanan uluslararası anlaşmayı Birleşmiş Milletler Şartı'nın 102'nci maddesi gereği onayladı.
Libya anlaşmasıyla Türkiye'nin bölge ülkeleriyle anlaşma yapamadığı konusundaki hipotez de yıkılmış ve Mısır-Lübnan-Suriye-İsrail sektörlerinde de yeni uzlaşı zeminlerine basamak teşkil edilmiştir. Böylece, Türkiye'nin hukuki ve siyasi açıdan Doğu Akdeniz’de dışlanmasının hukuken ve fiilen mümkün olmayacağı gerçeği açıkça ortaya konulmuştur.
Hukuk tekniği bağlamından “deniz yetki alanı ilanı”, bir diğer komşu devletle bağlantısı olmayan bir deniz alanında, kıyı devletinin karasuları, bitişik bölge veya MEB’inin dış sınırının tek taraflı olarak ilanıdır. Buna mukabil “deniz yetki alanı sınırlandırılması” ise iki veya daha fazla devletin, sahip oldukları ya da ilan ettikleri deniz yetki alanlarının, diğer sahildar devletin deniz yetki alanları ile çakıştığı bölgedeki deniz alanının bir anlaşma ile sınırlandırılmasıdır.
Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler arasında, bahsi geçen konularda henüz tam bir mutabakat bulunmuyor. GKRY kendisini Kıbrıs’taki tek yetkili devlet sayıyor. Batıda Yunanistan, Doğu Akdeniz’de GKRY, Libya, Mısır, Suriye, Lübnan ve İsrail MEB ilanında bulundular. Fakat en başta, Yunanistan-GKRY ikilisinin sahada ABD ve AB’nin desteğini alarak bölgedeki sahildar ülkelerle akdettiği MEB anlaşmalarının, sahildar devlet statüsündeki Türkiye ve KKTC’nin uluslararası hukuki haklarının yok sayıldığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı için muteberlik arz etmediği belirtilmelidir.
Comments
Post a Comment