Petrol ve Doğal gaz nasıl bulunur ve çıkarılır?

Hidrokarbon (petrol ve doğal gaz) aramacılığının karada ve denizde öncelikle sismik araştırmalarla başlıyor. Sismik araştırmaların temel prensibi yerin altına ses dalgaları yollayarak bu ses dalgalarının yerin altındaki jeolojik yapılardan yansımalarının kaydedilmesidir.
Sismik araştırmalar sonucunda hidrokarbon içerebileceği değerlendirilen jeolojik yapıların tespit edilerek tahmini rezerv büyüklüklerine ilişkin bir ön çalışma yapılıyor.
Burada birçok yerde yanlış verilen bilgiyi düzeltmekte fayda var; Barbaros ve Oruç Reis gibi sismik araştırma gemileri karada ve denizde kesin olarak "kesin rezerv tespiti" yapamaz. Henüz böyle bir teknoloji icat edilmedi. Bu durum bizim gemilerimizden bağımsız olarak tüm sismik araçlar için geçerli.
Bu noktada sismik gemilerin nasıl çalıştığından bahsetmek gerekiyor. Sismik gemilerimiz arkalarından çektikleri kablolar vasıtasıyla ses dalgaları yaratıyor. Bu ses dalgaları su kütlesini aşarak deniz tabanından aşağıya işliyor ve yerin altındaki jeolojik yapılardan yansıyarak sismik gemiye ulaşıyor. Sismik gemi üzerindeki alıcılar ile yansıyan bu ses dalgaları kaydedilerek dönüş süreleri de göz önüne alınarak sismik modellemeler (2 boyutlu ya da 3 boyutlu) çıkarılıyor. Bu modellemeler jeofizik ve jeoloji mühendisleri tarafından çeşitli yazılımlar tarafından işlenerek jeolojik yapıların boyutu ve olası içerikleri belirleniyor. Bu sonuçlar ile tahmini rezerv içeriği (petrol ya da gaz) ve rezerv boyutu çalışılıyor.
Sondaj platformu ile deniz tabanından başlayarak belirlenen derinliğe kadar bir kuyu açılıyor. Bir kuyu teleskopik olarak tanımlanan büyükten başlayarak giderek küçülen çaplarda devam eden şekilde kazılıyor. Sismik araştırmalar ile belirlenmiş bir sahada ilk kazılan kuyulara arama kuyuları deniyor. Sondaj operasyonu sırasında petrol veya doğal gaza rastlandığı zaman belirlenen sahada hidrokarbon varlığı kanıtlanmış oluyor.
Sondaj sırasında bir gaz kuyusunda keşfedilen gaz hacimlerinin tahmin edilmesi;
Sondaj sonucu için Teamül; kuyuda gaz bulunursa, testlerin yapılması ve sonuçlara göre kabaca bir rezerv ilanıdır.
Hidrokarbon tespiti yapıldıktan sonra sondaj platformu üzerinde bulunan test ekipmanlarıyla rezervuar mühendisleri tarafından belirlenen süre boyunca akış testi olarak adlandırılan test gerçekleştiriliyor. Bu testte, tespit edilen hidrokarbon kaynağı belirlenen süre boyunca akıtılarak yerin altındaki basınç değişimleri tespit ediliyor.
Hacimsel tahminler Yerinde Orijinal Gaz, rezervuardaki hidrokarbonların hacmini geometrik olarak tanımlayan jeolojik bir modele dayalıdır.
Rezervleri hesaplarken, iki hesaplama prosedürü kullanılabilir: deterministik ve/veya olasılıksal.
Deterministik yöntem açık ara en yaygın olanıdır. Prosedür, tek bir cevap elde etmek için uygun bir denkleme girmek üzere her parametre için tek bir değer seçmektir.
Olasılık yöntemi ise daha titizdir ve daha az kullanılır. Bu yöntem, her parametre için bir dağılım eğrisi kullanır ve Monte Carlo Simülasyonu kullanılarak; cevap için bir dağılım eğrisi geliştirilebilir. İyi veriler varsayıldığında, pek çok nitelikli bilgi elde edilebilir.
Gerçek boyutun belirlenmesi için farklı yerlerde kuyu açılıyor.
Kazılan ilk kuyu olan arama kuyusundan elde edilen gerçek saha verileri doğrultusunda sismik çalışmalarda düzeltmeler yapılıyor ve daha sonrasında rezervin tam büyüklüğünü belirlemek amacıyla tespit kuyuları kazılıyor. Tespit kuyuları, sahanın özellikleri, sınırları ve rezervin boyutlarının net olarak öğrenilebilmesi için önem arz ediyor.
Petrol ve Dogalgaz nasıl bulunur?
Petrol ve doğal gazın aranması jeoloji, jeofizik ve petrol mühendisliği dallarının ortak çalışmasını gerektirir. Yeraltı formasyonlarında petrolün ve/veya gazın var olup olmadığı kesin olarak yalnızca "SONDAJ" yapılarak belirlenebilir. Bir petrol veya gaz kuyusunun delinmesi işlemi petrol ve doğal gaz mühendisliğinin bir alt sınıfı olan Sondaj Mühendisliği’nin görev alanına girer.
Petrol veya gaz amaçlı delinen kuyuların pek çoğu petrollü veya gazlı çıkmaz: kuru kuyu adıyla anılır ve terkedilirler.
Petrolün varlığı ve ekonomik olarak üretilebilirliği sondajlarla kanıtlandıktan sonra üretim kuyuları delinerek petrolün yeryüzüne çıkartılması sağlanır. Petrol, yerin derinliklerinde bulunan kayaçların gözenekleri ve çatlakları içerisinden akarak üretim kuyusuna ulaşır. Eğer bulunan petrol ve/veya gaz rezervi ekonomik ise, diğer bir deyişle üretim için yapılacak parasal yatırımı karşılayacak düzeyde ise, o zaman petrol ve gazın üretimi için sahanın geliştirme aşamasına geçilir.
Ancak, bulunan petrol ve/veya gaz rezervi yapılacak parasal yatırımı karşılayamayacak kadar küçük ise, o kuyu petrollü veya gazlı dahi olsa, petrolün varil fiyatı yeterince yüksek düzeye erişene dek (ara verilir) terkedilir.
Petrol aramalarında uzmanların ana hedefinin petrol kapanlarının saptanması olduğu açıktır. Bu nedenle petrol aramaları öncelikle bir jeoloji sorunudur ve özel bilgi ve teknigi gerektirir.
Yeraltındaki petrolün varlığını doğrudan gösteren hiçbir yöntem yoktur.
Petrol aramacılığında ilk evre, hidrokarbonların mevcut olabileceği jeolojik açıdan uygun yerleri tespit etmektir. Bu asamada havadan ve uzaydan çekilmis fotoğraflardan sıklıkla yararlanılır.
Petrol aranacak yörenin öncelikle sedimanter (çökel-tortul ) kayalardan olusması gereğinin yani sira, petrol olusturmus olması muhtemel ana kayanın, olusan petrolün içinde birikebileceği hazne kayanın, hazne kayanın içinde petrolü kapanlayıp, kaybolmasını önleyecek örtü kayanın varlıği gibi hususlar öncelikle göz önünde bulundurulur.
Ayrıca bölgedeki kaya çesitleri ile bunların yayılıslarının, konumlarının ve jeolojik yaslarının, yerkabugundaki kıvrım ve kırıkların olusturdugu yapısal sekillerin belirlenmesi, kayaların çökelme ortamlarının arastırılması gerekmektedir. Bütün bu bilgilerin toplanması için koordineli ve entegre bir çalısma gereklidir.
Petrol ve gaz sahalarının bulunmasi için öncelikle jeolojik etütler yapilir.
Bunu yerkabugunun çesitli fiziksel özelliklerini ölçen, basta sismik olmak üzere gravite, manyetik ve rezistivite gibi jeofizik etütler izler.
Yeraltindaki hidrokarbon birikintilerini bulmak için en çok kullanılan yöntem olan sismikte; suni bir kaynaktan yeraltına gönderilen ses dalgalari çesitli kayalardan yansiyarak yeryüzüne döner ve jeofon adi verilen aletlerle kaydedilirler. Bu kayıtlar karmasık bilgisayar programlari ile islenerek yorumlanır ve muhtemel petrol birikintilerinin yerleri tespit edilir. Ancak yeraltindaki bir petrol ve gaz rezervuarinin mevcudiyeti yalnızca kuyu açarak, üretim yapmakla belirlenebilir.
Özetle; jeolojinin laboratuar hizmetleri dahil her dali kullanilarak yapilan çalismalar sonucunda bir bölgenin petrol potansiyeli olumlu görüldüğü takdirde, jeofizik yöntemler yardımıyla petrol kapanı olabilecek noktaların tespiti yapılır ve bütün bunlardan sonra tespit edilen noktaların delinmesi (sondaj) petrol aramacılıgı zincirinin son halkasını olusturur.
Yeni bir petrol sahası bulma ümidiyle açılan ilk kuyuya “arama kuyusu” denir. Bu kuyuda petrol veya gaz bulunursa, kuyu “kesif kuyusu” olarak adlandırılır. Kuyuda petrol ve gaz bulunmazsa “kuru kuyu”, yalnızca su alınırsa “sulu kuyu” diye isimlendirilir. Kesif kuyusundan sonra, ayni rezervuar üzerinde kesfi teyit etmek ve sahanin büyüklügünü belirlemek amacıyla açılan kuyulara “tespit kuyusu” denir.#





Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Yunan’ın Türk Korkusuyla Giriştiği İtalya ve Mısır Anlaşmalarındaki Hüsranı

Rezerv nedir, Rezerv ne demek?