7 Ekim'den sonra Doğu Akdeniz'de ne değişti?

Doğu Akdeniz’de  Doğal Gaz Denklemi
Haziran 2022’de Doğu Akdeniz Gaz Forumu kapsamında Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği (AB) arasında başkent Kahire'de doğal gazın taşınması ve ihraç edilmesi için üçlü anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın daha da genişletilmesi amacıyla İsrail, Akdeniz'deki Tamar Sahası'ndan Mısır'a doğal gaz ihracatının artırılmasına onay verdiğini açıkladı. Aslında İsrail’in söz konusu sahasındaki doğal gazın artırılmasına onay vermesi Kahire-Tel Aviv arasındaki siyasi ilişkilerin güçlenmesini ve Mısır üzerinden Avrupa’ya doğal gaz ihracatını artırmayı amaçlıyordu.
Ayrıca, Tel Aviv’in Filistin’e yönelik izlediği saldırgan tutumuna rağmen İsrail; Mısır ve Ürdün’e yıllık ürettiği 28 milyar metreküp doğal gazın neredeyse 3'te 1'ini ihraç ediyor. İsrail’in 2022 verilerine göre İsrail doğal gazının %63’ü Mısır’a, %37’si ise Ürdün’e satılıyor. İsrail’in Ürdün’e ihraç ettiği doğal gaz ülkedeki iç piyasada tüketiliyor. Mısır ise İsrail'den aldığı doğal gazı sıvılaştırarak ihracat yapıyor. 
Yani, Mısır ile İsrail arasında yapılan anlaşma neticesinde sıvılaştırılmış doğal gazın satışı piyasa değerlendirmeleri ve arz-talep bakımından oldukça kritiktir. Başka bir ifadeyle, her iki tarafın da kazan-kazan formülü üzerinden bir anlaşma yaptıkları söylenebilir. Rusya-Ukrayna savaşından dolayı Avrupa ülkelerinde yaşanan enerji krizi Mısır için önemli bir pazara dönüştü. Mısır, İsrail’den aldığı doğal gazı sıvılaştırıp Avrupa ülkelerine yüksek fiyatlara satarak ciddi ekonomik rant elde ediyor.
Doğu Akdeniz’in Gaz Potansiyeli
Doğu Akdeniz’de bugüne kadar dünya klasmanında birçok doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Bölgede keşfedilen doğal gaz miktarı Avrupa’nın en büyük ikinci gaz tedarikçisi olan Norveç’te bugüne kadar keşfedilmiş doğal gaz miktarına eş değerdir.
Ancak, bölgeyi doğal gaz sektörü açısından önemli kılan unsur, keşfedilen gaz miktarından ziyade keşfedilmesi beklenen rezervin büyüklüğü hakkında yapılan tahminlerdir: Bugüne kadar keşfedilen miktarın iki katından fazla. Bu göz kamaştırıcı rakamlar yanında bölgenin çoğunun henüz aranmamış olduğu gerçeği, uluslararası şirketlerin Doğu Akdeniz’e olan ilgisini arttırmıştır. 
Suriye sularında bugüne kadar tek bir sondaj dahi yapılmamıştır. Lübnan sularında açılan ilk sondaj kuyusu ticari miktarda gaz bulamamıştır. Gazze açıklarında 1999’da British Gas (şimdi Shell) tarafından keşfedilen Gaza Marine sahası gerek İsrail’in ablukası gerekse Filistin’de politik uzlaşı olmaması nedeniyle geliştirilememiş ve dolayısıyla üretime sokulamamıştır. Türkiye’nin Akdeniz sularında açılan kuyularda bugüne kadar ticari manada bir keşif yapılamamıştır. Benzer şekilde, KKTC 2011’de Türkiye Petrolleri’ne 7 parselde verdiği arama ruhsatları çerçevesinde yapılan faaliyetlerde de henüz somut bir başarı elde edilememiştir.
İsrail, Mısır ve GKRY’de ise durum farklıdır. GKRY’de bugüne kadar üç adet doğal gaz sahası keşfedilmiştir. Bunlardan yalnızca Aphrodite sahasında yatırım kararı aşamasına gelinmiş ancak saha geliştirme planları konusunda GKRY hükümetiyle olan görüşmelerin uzaması, üretilecek gazın iç ve dış pazarlara ulaştırılması için altyapının olmaması ve İsrail ile sınırda bulunan kaynakların kullanımı konularında henüz bir anlaşmaya varılamaması gibi birçok nedenle henüz devreye alınamamıştır. Afrodit sahasındaki gazın Mısır’a ulaştırılması için bir boru hattı yapma konusunda iki ülke arasında hükümetler arası anlaşma imzalanmasına karşın henüz somut bir adım atılmamıştır. Dolayısıyla hem üretimin hem de gaz ihracatının yapıldığı Mısır ve İsrail odak noktası olmuştur.
Bölgedeki hidrokarbon keşifleri İsrail gibi gaz tüketimi düşük ülkelere gaz ihracatçısı olma fırsatı sunuyor. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’deki doğal gaz kaynaklarının hem iç talebi karşılama hem de ihracat açısından kaynak sahibi ülkelere önemli bir ekonomik fayda sağlayacağı açıktır. Aslında bu durum bölgedeki doğal gaz kaynaklarının elde edilmesindeki rekabetin temel nedeni olarak kabul edilebilir. Yani Doğu Akdeniz’deki doğal gaz denklemi kaynaklara sahip olma ve bunları makul bir maliyetle dış pazarlara aktarma etrafında şekillenecektir. 
7 Ekim'den sonra ne değişti?
7 Ekim Gazze saldırılardan 3 gün sonra İsrail Enerji Bakanlığı yaptığı açıklamada, güney kıyısındaki Tamar doğal gaz sahasındaki üretimi geçici olarak askıya aldığını ve ihtiyaçlarını karşılamak için alternatif yakıt kaynakları arayacaklarını duyurdu. Bu durumun İsrail-Mısır arasında imzalanan doğal gaz anlaşmalarına olumsuz yansıması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü İsrail ham doğal gaz ihracatı yapamamasından ötürü Mısır ile işbirliği imkanlarına muhtaç görünüyor. Ancak Gazze saldırılarından dolayı İsrail’in Mısır’a yaptığı doğal gaz ihracatı %50'lere geriledi.
Gazze'deki savaşın Doğu Akdeniz'deki gaz sahalarının gelecekteki gelişimi üzerinde de uzun vadeli sonuçları olacağı söylenebilir. Amerikan enerji devi Chevron ve diğer şirketler, Tamar ve Leviathan sahalarındaki çalışmalarını daha da genişletmeyi planlıyor. Özellikle, Mısır'a ek boru hatlarının yanı sıra, Leviathan sahası için yüzen sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesisinin de Mısır üzerinden kurulacak olması ulaşıma dayanıklı potansiyel LNG ihracat kanallarını da beraberinde getiriyor. Böyle bir platformun, Kıbrıs'ın İsrail ile deniz sınırında bulunan ortaklar tarafından henüz geliştirilmeyen "Afrodit" sahasına da hizmet etmesi bekleniyor. Bir diğer alternatif olarak, İsrail'in doğal gaz sahalarını Kıbrıs açıklarındaki bir LNG terminaline veya kıyıdaki bir LNG tesisine bağlamak için önemli girişimlerin olduğu görülüyor.
İsrail'in Gazze'ye saldırıları, yalnızca Doğu Akdeniz’deki doğal gaz güvenliğini tehdit etmiyor. Aynı zamanda, Eylül 2020’de İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan arasında imzalanan Abraham Anlaşmaları bağlamında yapılan önemli doğal gaz işbirliklerini de tehlikeye atıyor.
Gazze saldırıları, Doğu Akdeniz’de İsrail ile yapılan her türlü anlaşmayı tehlikeye attı. Bu bakımdan Gazze'deki savaşın kısa vadeli etkisinin sadece Doğu Akdeniz'deki gaz sektöründe hissedilmesine rağmen yakın gelecekte özellikle Avrupa’da yaşanan enerji krizi bağlamında daha kaygı verici etkileri olacaktır.
Sonuç olarak, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın yakın zamanda ortadan kalkmayacak yüksek jeopolitik riskleri olduğu gibi Doğu Akdeniz’deki enerji güvenliği anlamında da ciddi sorunlara yol açma ihtimali vardır. Gazze’deki saldırıların orta ve uzun vadede İsrail'in doğal gaz sektöründeki büyümesini yavaşlatması beklenebilir.
Doğu Akdeniz ülkeleri son dönemlerde iklim değişikliğinden dolayı doğal gaz kaynaklarını çeşitlendirmeye yöneliyor. Özellikle başta Türkiye olmak üzere Doğu Akdeniz’e sınırı olan ülkelerin ikili ilişkilerindeki ana temalarından biri de enerji diplomasisidir. Petrol ve Doğal Gaz diplomasisi ve yapılan anlaşmalar, ikili ilişkiler kapsamında başarılı olsa da Gazze savaşıyla beraber bölgenin her an karşı karşıya olduğu yüksek jeopolitik risklerin de fırsatlar kadar bulunduğunu gün yüzüne çıkardı. Dolayısıyla, 7 Ekim’den bu yana devam eden İsrail'in Gazze'ye saldırılarının önlenememesi ve yayılması sebebiyle petrol ve doğal gaz sektörüne olumsuz ekonomik yansımalarının olacağı ve bölge ülkelerinin enerji plan/projelerini orta vadede ertelemek zorunda kalabilecekleri kuvvetle muhtemeldir.







Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Yunan’ın Türk Korkusuyla Giriştiği İtalya ve Mısır Anlaşmalarındaki Hüsranı

Rezerv nedir, Rezerv ne demek?