Doğu Akdeniz’de doğal gaz mücadelesi..

Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynakları üreten bir bölge olmasının yanı sıra petrol ve gaz aktarımında da bir geçiş noktası olma eğiliminde olmuştur. Bu durum petrol ve gaz talebinde bulunan gelişmiş ülkelerin bölgeye olan ilgisini daha da artırmıştır. Bu gelişme petrol ve gaz sağlayan Orta Doğu ve Körfez ülkelerini de etkileyebilir. Dünya ölçeğinde jeopolitik ve jeoekonomik rekabet arttıkça Doğu Akdeniz'in hidrokarbonlar açısından bu konumu da artmaktadır. Aynı zamanda Avrupa-Atlantik güvenliğine yeni bir boyut katıyor.
Özellikle Doğu Akdeniz'de tespit edilen hidrokarbon kaynakları, son dönemde nitelik ve nicelik olarak uluslararası ticaretin konusu haline gelmiştir. Bu tahminler ve araştırmalar, bölge ülkelerinin kaynaklarından kaynaklanan israfı ifade etmeye olan ilgisini büyük ölçüde artırdı. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz mücadelesinin temelinde doğal gaz yatmaktadır. Keşfedilen doğal gaz rezervleri, bölgede bazı ülkelerin doğal gaz dengelerini değiştirip ekonomik gelişmelerine ve kalkınmalarına katkı sağlarken, keşfedilmesi beklenen rezervler de rekabet unsuru olmuştur.
Bu rekabetin bir parçası haline gelen deniz yetki alanları konusundaki ihtilaf ve anlaşmazlıklar ve bölge ülkeleri arasında değişen siyasi ilişkilerin yol açtığı kutuplaşmalarda doğal gazın önemli bir rol oynadığı yadsınamaz. Oysa ki bölge içinde ve dışında değişen jeopolitik dinamikler, mevcut kaynakların geliştirilip bir refah aracı olarak kullanılması için fırsatlar sunmaktadır.
Doğu Akdeniz’e kıyısı bile olmayan devletlerin Atina yönetimi lehine keskin bir tavır almaları de bundan kaynaklanıyor. Bu noktada, Doğu Akdeniz’deki gelişmeler Yunanistan ve GKRY üzerinden Türkiye’nin etkisini sınırlandırma ve Türkiye’yi kuşatma çabalarının önemli bir aracı haline gelmeye başladı.
21. yüzyılın çok yönlü olarak jeopolitik açıdan doğrudan ve dolaylı olarak birçok devletin dış politikasını etkisi altına alan ve gelecek yıllar boyunca da bu ülkelerin karşılıklı ilişkilerini şekillendirecek olan Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynakları özellikle şu anki durum göze alındığında hak talebinde bulunan devletlerin sergiledikleri tutumda bir değişikliğe gidilmesi beklenilmemekte. Buna karşın siyasi iradelerden herhangi birinin geri adım atmaması diğer kuşkuyla karşılanmaktadır.
İsrail, Suriye, Mısır ve ABD’ye nazaran Türkiye ve Yunanistan arasında gerçekleştirilen diyaloglar bugünün Doğu Akdeniz’inin kaderini tayin edecektir. Ancak Yunanistan’ın ortaya atmış olduğu argümanlar ve buna karşı Türkiye’nin gerçekleştirdiği misillemeler daha uzun yıllar bu iki devletin ortak bir paydada buluşamayacağını gözler önüne sermektedir.
İsrail ve Mısır’ın elde etmiş olduğu kaynaklara nazaran KKTC ve GKRY bağlamında Türkiye-Yunanistan arasında gerçekleşen kıta sahanlığı problemi sadece jeostratejik boyutlu olmayıp jeopolitik boyutlu bir mücadele haline dönüşmektedir. Böylece karşılıklı iki tarafın üstünlük mücadelesi bölgesel bir problemi aşarak başta AB olmak üzere diğer devletleri de içine çeken ve bu ülkelerin çıkarları doğrultusunda Türkiye’nin yalnızlaştırıldığı bir politika haline dönüştürülmüştür. Buna karşın Türkiye ise Doğu Akdeniz üzerindeki sondaj çalışmalarına aralık vermeden devam ettirileceğini kesin bir dille belirtilerek bu konuda hiçbir taviz verilmeyeceğini ve geri adım atılmayacağını uluslararası kamuoyuna açık bir şekilde göstermiştir.
Özellikle KKTC’nin uluslararası arenada bağımsızlığının diğer devletlerce tanınmaması başta GKRY ve buna bağlı olarak da Yunanistan’ın argümanlarının haklılığını nitelediğini bildirilmekte ve bu durum karşısında Türkiye’nin girişimlerini uluslararası hukuka aykırı olduğu belirtilmekte. Böylece iki ülke arasındaki diplomasi kanalıyla çözümün pekte mümkün olunmadığı ortaya çıkmış oldu.
Başta AB olmak üzere GKRY’nin gerçekleştirmiş olduğu söylemlere karşılık Türkiye Doğu Akdeniz’deki arama faaliyetlerine hız kesmeden devam etmekte ve buna ek olarak da bölgede gerçekleştirmiş olduğu deniz ve hava kuvvetleri tatbikatlarıyla da varlığını bir kez daha uluslararası kamuoyuna göstermiştir. Atılan bu adımların temeline yatan en önemli unsur ise Türkiye’nin GKRY karşısında elinde bir koz bulundurması ve dolayısıyla Türkiye’nin bölgede bir tehdit unsuru olarak algılanmasını sağlamaktır.
Ancak KKTC ile GKRY arasında meselenin masaya yatırılarak orta bir paydada buluşulması halinde ise Türkiye’nin anlaşma sağlamak adına gerekli adımların atılacağının garantisi de sunulmaktadır. Her iki tarafta gerilimin tırmanarak sıcak çatışmaya dönmesini istememekte. Ayrıca son dönemlerde her iki taraftan yapılan açıklamalar da gösterildiği üzere problemin diplomatik yollarla çözüme kavuşturulması arzusu taşınmaktadır.
Günümüzde dahil tam olarak Doğu Akdeniz sorununun çözümü için gerekli resmi adımlar atılmadığı için ilişkilerin ne şekilde geliştirileceği kestirilememektedir. Ancak her iki devletin birbirini yok sayarak adım atılması söz konusu değildir. Aksi halde bölge boyutlu bir sorun küresel çapta bir probleme dönüşmesine sebep olabilir. Bununla birlikte AB’nin öncülüğünde atılacak olan her adım karşılıklı çıkarlar doğrultusunda tarafların meşrutiyetini sağlamlaştıracaktır. Türkiye’nin ilerleyen yıllarda bu çalışmalar neticesinde elde edeceği doğal kaynaklar stratejik konumu dolayısıyla değerini daha da arttıracaktır.
May be an image of map and text

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek