GKRY hukuken TEK TARAFLI münhasır ekonomik bölge ilan edemez.

Rum tarafı "Ben kendi tarafımda münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan ettim, Kıbrıs'ın tümü üzerinde değil" diyerek bunu savunmaya kalkıyor. Ama Kıbrıs adasındaki iki toplum, bir devlet olarak bir gün eğer birleşecekse, bunun birlikte düzenlenmesi gerekiyor.
Güney Kıbrıs'ın hukuken münhasır ekonomik bölge ilan etme hakkı yoktur: "Bir ada, eğer bir devletin parçası ise kendi başına MEB ilan edemez." Ama bir Kıbrıs Cumhuriyeti olsaydı, ilan edebilirdi. Buradaki sorun, iki toplumun bir arada bir Kıbrıs Cumhuriyeti'ni oluşturmaması.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 1962 tarihli doğal kaynaklar üzerinde Daimi Egemenlik Kararı’na göre, doğal kaynaklar o ülkede yaşayan halklara ve milletlere aittir, denilmekte ve devletlerden asla bahsedilmemektedir.
GKRY’nin bu anlamda tek yanlı olarak yasa dışı biçimde ilan ettiği sözde MEB’i ile Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmesi kesinlikle kabul edilemez. GKRY’nin hukuken tek taraflı olarak MEB ilan etme hakkı yoktur. Bir yerde birden fazla devlet ve birden fazla halk varsa hele de tartışmalı olan devlet kendi başına tek taraflı olarak MEB ilan edemez!
Eğer Kıbrıs Cumhuriyeti adada tek bir devlet olsaydı o zaman MEB ilan edebilirdi. Mevcut durum itibarı ile fiili olarak Kıbrıs adasında Türk, Rum ve İngilizlere ait 3 ayrı devlet bulunmaktadır. Buradaki mesele Kıbrıs Türklerinin (1960) kurucu ortağı olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 1963’de silah zoru ile atılması ve söz konusu devletin üniter Rum devletine dönmüş olma meselesidir. Kıbrıs Cumhuriyeti olarak anılan devlet tek başına Rumlara ait değildir...Meselenin özü budur.
GKRY’nin gayri hukuki tek taraflı olarak 2003 yılında Mısır, 17 Ocak 2007’de Lübnan ve 3 Şubat 2011’de de İsrail ile imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlama Anlaşmalarının geçerliliği ve bu anlaşmalar sonrasında parsellenen bölgeler Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan tartışma ve gergilimin temelini oluşturmaktadır.
GKRY’nin tek yanlı ve adanın “tek hakimi” gibi davranarak sözde parsellediği blokların 1,4,5,6 ve 7 numaralı kısımları Türkiye’nin kıta sahanlığı ile ve ayrıca 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı kısımları ise KKTC’nin deniz sınır alanları ile örtüşmektedir.
Yaşanan gelişmeler çerçevesinde KKTC kendi hükümranlık haklarını kullanarak 2011 yılında Türkiye’nin ulusal kuruluşu olan Türkiye Petrol Anonim Ortaklığı'na A,B,C,D,E,F,G diye 7 tane alan tanımlayarak ruhsat vermiştir. Bu bağlamda Türkiye mevcut kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri dolayısıyla Doğu Akdeniz’de hukuken sahip olduğu alanlar yanında bir de KKTC adına tüm adanın etrafında Türkiye Petrolleri aracılığı ile de hak ve söz sahibidir.
Yunanistan ve Türkiye arasında yıllarca Ege denizi üzerinden süren kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge tartışmalarının bir benzeri bugün de Doğu Akdeniz‘e sıçramıştır. Ege Denizi‘nde kendine ait olan adalar üzerinden kıta sahanlığını başlatan Yunanistan‘ın iddiasına göre;Türkiye, Ege‘de ancak plajda balık tutabilecek kadar bir kıta sahanlığına ve MEB‘e sahiptir. Son yıllarda Doğu Akdeniz‘deTürkiye yine GKRY tarafından da aynı iddialara muhatap olmaktadır.
Hakça çözüm üretmek ve Uluslararası Adalet Divanı 38. maddesince
uluslararası hukuka uygun anlaşma ile sınırlandırılması öngörülen kıtasahanlığı sorunlarının bugün, bahsi geçen 1982 Sözleşmesinin belirgin bir yönteme başvurmayı ve yönlendirici bir nitelik taşımadığı için tam anlamıyla çözülmediği söylenebilir. Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında hakkaniyet ilkesi çerçevesinde çözüm ne denli sonuç verecektir, düşündürücüdür.
1982 sözleşmesinin öngördüğü hakkaniyet ilkeleri değişik durumlara göre farklılık arz ettiği için ve coğrafyanın üstünlüğü ilkesi esasına göre çizilmesi gereken bir deniz yetki alanı söz konusu olacaktır. Coğrafyanın üstünlüğünden kasıt ise kıyı şeridininuzunluğudur.Kıyı şeridinin durumu sınır çizgisinin güzergahının belirlenmesi için önemli bir ölçüt olacaktır. Hakkaniyetin sağlanabilmesi için ise kıta sahanlığı ve MEB alanlarının bütün argümanları etkin bir şekilde dikkate alınmalıdır.
1982 BMDHS’nin MEB sınırlarının belirlenmesine yönelik 74. madde; Kıta Sahanlığı sınırlarını belirleyen 83. madde;“Yarı Kapalı Denizlere” ilişkin 122 ve 123. maddeler, Sözleşme’nin uygulanmasında hakkın kötüye kullanılmamasını düzenleyen 300 ve 311. maddelerine yarı kapalı denizlere ilişkin düzenlemenin “hakça” bir paylaşım yapılmasıyla ilişkili olmakla birlikte Doğu Akdeniz’in dar bir deniz alanı olması sebebiyle özellikle deniz yetki alanı sınırlandırılmasında sorunlar yaşanmaktadır. Çünkü BMDHS’nin 74. maddesine göre sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletlerin MEB sınırlandırması hakça bir paylaşım yapılarak anlaşma yoluyla sınırlandırılması gerekmektedir. 
GKRY’nin hukuken tek taraflı olarak MEB ilan etme hakkı yoktur. Bir yerde birden fazla devlet ve birden fazla halk varsa hele de tartışmalı olan devlet kendi başına tek taraflı olarak MEB ilan edemez! Eğer Kıbrıs Cumhuriyeti adada tek bir devlet olsaydı o zaman MEB ilan edebilirdi.
GKRY’nin tek yanlı ve adanın “tek hakimi” gibi davranarak sözde parsellediği blokların 1,4,5,6 ve 7 numaralı kısımları Türkiye’nin kıta sahanlığı ile ve ayrıca 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı kısımları ise KKTC’nin deniz sınır alanları ile örtüşmektedir.
KKTC müstakil bir MEB’e sahiptir. Deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması ışımalarla hesaplanır. Bu çizgiler KKTC’nin en fazla deniz yetki alanına sahip olabileceği ışımaların yapıldığı kıyı çizgileridir. Karpaz burnunun bu bölgesi en yoğun olan bölgedir. Yani bu bölgeden en fazla ışıma yapılır. Şimdi KKTC’nin ruhsat sahaların nasıl çıktı, nereden çıktı diyorlar ya, KKTC adına verilen ruhsat sahaları nasıl hesaplandı diyen varsa, işte böyle hesaplandı. Buraya sahip olan buradan yapacağı ışımayla deniz yetki alanlarının haritası da bu şekilde çizilir. KKTC ışımayla hesaplanan deniz yetki alanları MEB sınırlandırmasına esas olan “kıyıları karşıt" devletler Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır ile BMDHS’nin 74. maddesine göre MEB sınırlandırması için “kıyıları karşıt ya da bitişik olan devletler arasında kıtasahanlığı sınırlandırması Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 38. Maddesinde belirtildiği şekli ile uluslararası hukuk kurallarına dayanan bir antlaşma ile ve hakça çözüm bulmak maksadı ile yapılır prensibini kabul etmektedir.
Doğu Akdeniz coğrafyası dikkate alındığında, karşılıklı kıyıların uzunluğu 400 deniz milinden kısadır. Bu nedenle de bu bölgedeki devletlerin MEB ilan edeceklerinde belli ilke ve kurallar çerçevesinde sınırların belirlenmesi için ilk önce karşılıklı olarak mutabakatlar sağlamaları gerekmektedir.
MEB'in belirlenmesi uluslararası hukuk, örf adet hukuku ve içtihatlara göre 3 temel ilkeye dayanmaktadır. Buna göre, ortay hat çizgisi, bölgelerin ilgili taraflarca anlaşmayla belirlenmesi ve hakkaniyet ilkesi göz önünde bulundurulmaktadır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) hukuken tek taraflı olarak Kıbrıs Türkleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hak ve hukukunu yok sayarak sözde MEB’i ilan etmiştir.





Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek