Doğal Gazdan Enerji Elde Etmek


Doğal gaz enerji üretim sektöründe ilk kez Amerika’da kullanılmaya başladı. 1950’li yıllarda doğal gazın Dünya’da enerji tüketimindeki oranı %10’u geçmiyordu. Günümüzde ise enerji tüketiminin %24’ü doğal gazla karşılanmaktadır.

Dünyada bilinen doğal gaz rezervlerinin yaklaşık 70 yıllık ömrü olduğu tahmin edilmektedir. Bilinen doğal gaz rezervleri petrol rezervlerine eşdeğerdir.Günümüzde sanayi sektörünün giderek büyümesi, doğal gazın çevreci, güvenli ve ekonomik oluşu nedeniyle doğal gazın önemi de giderek artmaktadır.

Doğal gaz yapısı gereği zehirlenme özelliği olan bir gaz türü değildir. Ancak tam yanmanın oluşmaması halinde, yüksek zehirleyici özeliğe sahip karbonmonoksit gazı oluşur. Karbonmonoksit renksiz ve kokusuz olup, başlangıç aşamasında hissedilmez. Kandaki hemoglobin ile hızla birleşerek karboksihemoglobin oluşturur. Solunum halinde, hayati önem taşıyan kandaki oksijeni bloke ederek ani bayılmalara neden olur.

Doğal Gazın Kokulandırılması

Doğal haliyle kokusuz olan doğal gaza, gaz kullanıcılarının herhangi bir gaz kaçağını kolaylıkla fark edebilmesi için koku verici maddeler eklenebilir.Genellikle şebekeye verilen doğal gaza THT (Tetra Hidro Teofen) adı verilen çürük sarımsak kokusunu oluşturan madde katılmaktadır.

Doğal gaz, meskenlerde kullanılan en ucuz enerji çeşitlerinden birisidir. Gerçekte doğal gaz bir enerji kaynağı olarak elektrikten daha ucuzdur.

Mesken kullanımında, doğal gaz sadece ucuz değildir, ayrıca birçok kullanım avantajları da vardır. En bilinen avantajları evi ısıtmadaki ve yemek pişirmedeki avantajlarıdır. Doğal gaz kullanarak yemek pişirmenin birçok yararı vardır. Bunlar kolay ısı kontrolü, kendi kendini temizlemesi ve ateşlemesidir. Ayrıca pişirmede, elektrikten yarı yarıya daha düşük maliyettir.

Doğal Gazın Oluşumu

Doğal gaz, organik maddelerin yeryüzünün alt katmanlarında milyonlarca yıldır süregelen kimyasal ayrışması sonucunda oluşmuştur.

Yer altından çıkarılan doğal gazın gaz kullanıcıya ulaştırılabilmesi için önce arındırma, bileşenlerinden ayırma işlemi gerçekleştirilir. Ardından gazın büyük hacimlerde taşınmasına yardımcı olan kompresör istasyonları vasıtasıyla dağıtım şirketlerine ve sonrasında tüketicilere ulaştırılır. Doğal gazın yanabilmesi için hava ile %5-15 arasında karışım yapması gerekmektedir. Karışım oranı bu oranın altında ya da üstünde olursa doğal gaz yanma işlemini gerçekleştiremez.

En İyi Yanma Karışımı; %9 Doğal Gaz, %91 Havadır

Doğal gazın tutuşma sıcaklığı (590ºC – 650ºC), sıvılaşma noktası (-163 ºC), üst ısıl değeri 9.155 kcal/m³’tür. Kükürtlü bileşikler içermediğinden dolayı, yanma sonucunda kükürt oksit gibi zehirli atıklar oluşturmaz.  Uygun yanma şartları oluşmaz veya tam yanma gerçekleşmez ise çok düşük miktarda karbonmonoksit ve azotoksitler oluşur.

Tam yanma anında mavi mat bir alev oluşmasının sebebi ise doğal gazın içerisindeki karbon miktarının az oluşudur. Gazların hava ile kolay karışabilmesinin nedeni, homojen bir yapıya sahip olmalarıdır.

Özetle

Sera gazı emisyonları artıyor, bu da 2050 senaryosuna göre Net Sıfır Emisyonda görülen düşüşe ulaşmayı zorlaştırıyor. Petrol ve gaz endüstrisini 2050 yılına kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosu’yla uyumlu hale getirmek için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.  Petrol ve doğal gaz şu anda küresel enerji talebinin yarısından fazlasını karşılamaktadır.

2050 yılına kadar “Net Sıfır Emisyon Senaryosu”nda, petrol ve gaz talebi 2030 yılına kadar yaklaşık %15 düşerken, petrol ve gaz arzından kaynaklanan emisyonlar neredeyse %55 oranında düşmektedir.

Petrol ve doğal gaz tedarik zincirlerinden metan havalandırmasını ve sızıntılarını sınırlamak ve acil olmayan tüm alevlenmeleri ortadan kaldırmak, emisyon azaltımlarını yönlendirmek için gereken iki merkezi unsurdur.

Bunu yapmak için çeşitli köklü teknolojiler mevcuttur ve son zamanlarda, örneğin havadan ve uydu izlemeyi kullanarak sızıntıların zamanında tespit edilmesini ve ölçülmesini iyileştirmek için büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.

Küresel iklim krizi enerjide önemli bir değişimi zorunlu kıldı. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması ile ülkeler karbon emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarını kullanımını da artırmak zorunda kaldı. Türkiye’miz de bu noktada kendisine “2053’te Net Sıfır Emisyon” hedefi koymuş durumda.

Bu perspektiften bakıldığında yakın gelecekte yenilenebilir enerji kaynakları hem ülkemizde hem de dünya için daha fazla önemli bir hal alacak.

Türkiye’mizin ise 2022 yılı Kasım ayı sonu itibarıyla enerjisinin; %30,5’i hidrolik enerji, %24,4’ü doğal gaz, %21,1’i kömür, %11,0’ı rüzgâr, %9’u güneş, %1,6’sını ise jeotermalden üretmektedir.

2053 yılına kadar yerli doğal gaz potansiyeli gün yüzüne çıkartılarak, ürettiğimiz elektrik ve enerji için bu potansiyeli kullanmamız birinci önceliğimiz olması gerekmektedir. Yirmibirinci yüzyılda birinci kural “enerjinin gücünü” elinde bulundurmaktır.

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek