Yunan’ın Türk Korkusuyla Giriştiği İtalya ve Mısır Anlaşmalarındaki Hüsranı
Türkiye-Libya anlaşmasının acısını çıkarmak istercesine İtalya ile MEB anlaşmasına gitti, ama adaların ana karalar gibi hakkı olmadığını kabullenerek, kendi tezine karşı emsal oluşturan ciddi bir ödün vermiş oldu. İtalya ile MEB anlaşması imzalayabilmek için Adriyatik ile Akdeniz, İtalya ile Yunanistan arasında kalan İyon Denizi’ndeki Diapontia (Othonoi) adaları ile Strofadia (Stromphides) adalarının ana kara gibi deniz yetki alanı bulunmadığını kabul etti. Bu tabii ki Türkiye’nin kullanacağı bir koz ve emsal oluşturdu. Anlaşma Yunanistan’da aceleyle verilen ödün diye de eleştirildi. Yunanistan Türkiye’ye karşı adaların ana karalar gibi eşit deniz yetki alanı olduğu tezini savunuyordu. Şimdi bu haksız tezini kendisi çürüttü. Bu arada İtalya ile yapmış oldukları anlaşmayla Libya ve Arnavutluk’un hakkının yendiği görülüyor. Türkiye’nin bu konuda Libya ve Arnavutluk’u uyarması ve yanlarında olması dostluk gereğidir.
Yunanistan, İtalya ile anlaşmasının ardından Mısır’la anlaşmak için harekete geçti. Dışişleri Bakanları Dendias, “Mısır’la birlikte Yunanistan’ın Türkiye-Libya anlaşmasını feshedeceğini” iddia etti. Ancak iddiasının aksine, “Mısır ile anlaşmanın zor olduğunu, Mısır’ın Türkiye’nin nasırına basmak istemediğini” söyledi. Yunanistan, İtalya ile imzaladığı anlaşmada adaların yetki alanı olmadığını kabul etmişken, Meis Adası’nın yetki alanı iddiasıyla uluslararası hukuka aykırı anlaşmaya Mısır’ın yanaşması pek de olanaklı değil. Kaldı ki Türkiye yerine Yunanistan ile yapacağı bir MEB anlaşması Mısır’a 15 bin kilometrekarelik deniz yetki alanı kaybettirecek. Mısır, Güney Kıbrıs ile yaptığı anlaşmada da 11 bin 500 kilometrekarelik yetki alanı kaybetmişti. Ancak, Libya nedeniyle rahatsızlık duyan ve Türkiye’ye karşı olan Mısır’ın tavrını değiştirmesi mümkün. Türkiye bunu engellemeli ve Mısır’la yetki alanı anlaşması yapmalıdır.
Yunanistan'ın resmi tezi Meis, Karaada ve Fener Adası'nın bir "takımada" oluşturduğu iddiası üzerine inşa ediliyor. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin Kısım IV'te düzenlenen maddeleri gereği, takımadalar, karasuyunun ötesinde deniz yetki alanlarına sahip olabiliyor.
Önce "takımada" tezini çürütelim. Bu noktada dayanağımız Filipinler ile Çin arasındaki Güney Çin Denizi'nin Tahkimi Davası. Hakem Mahkemesi, BMDHS'nin 121/3 maddesini yorumlamış ve kaya ile tam yetkili ada arasındaki ölçütleri tespit etmiş.Kararda; dış tedarike bağımlı ve geleneksel halkı olmayan kayaların tam etki üretemeyeceği, insani çabaların bir cezir yüksekliği veya deniz yatağını hukuken adaya çeviremeyeceği, arazi ıslahı neticesinde bir kayanın tam yetkili adaya dönüştürülemeyeceği vurgulanmış. Yani Yunanistan'ın 1996'da başlattığı iskan politikalarının bu kayaların hukuki statüsünde etkisi olmayacağı görülüyor. Kararda "Aslolan modernizasyon öncesidir" deniliyor. Sonradan taşıdığınız insan, inşa ettiğini binalar vs. nafile. Bu kayalar ekonomik olarak tamamıyla dış kaynak tedarikine bağımlı durumdalar. Su ve ekilebilir arazileri yok, geleneksel bir halk yaşamıyor ve geliştirilmeye kapalılar.
Söz konusu adaların etkisizliğini sağlamak üzere Türkiye’nin dayanandığı bir başka kural, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin 121/3. maddesidir. Bu adalar bahsi geçen madde anlamında kaya statüsünde olduğundan münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı üretemeyecekleri için bu alanların sınırlandırılmasında da etkisiz olacaklardır. Yani hukuken tam yetkili birer ada olarak kabul edilemezler. Dolayısıyla takımada oluşturamazlar.
Aslında Fener Adası ve Karaada’nın mülkiyeti de başka bir tartışma konusu. Bu iki kaya parçasının mülkiyeti hiç bir zaman isimleri sayılarak Yunanistan’a devredilmemiş. Şöyle ki;Meis ile birlikte Menteşe Adaları bölgesinde yer alan 13 ada ve buna bağlı adacıklar, Lozan Barış Antlaşması’nda isimleri sayılarak İtalya’ya devredildiler. Bölgede bulunan diğer iki müstakil kaya olan Karaada ve Fener Adası ise Lozan’da egemenlik devrine konu olmadı.
4 Ocak 1932 tarihinde Türk-İtalyan Sözleşmesi ile Karaada ve Fener Adası’nın egemenliği İtalya’ya devredildi. İtalyanlar, Türkiye’nin Lozan’da kendilerine devrettiği adaları 1947 Paris Barış Antlaşması’yla Yunanistan’ın egemenliğine bıraktı. Fakat bu devirde, 1932 tarihli Türk-İtalyan Sözleşmesi’ne herhangi bir atıf yapılmadı. Yani Meis’in yanındaki kayalar, Paris Barış Antlaşması’nın akit devletleri içinde bulunmayan Türkiye’nin rızası dışında, Lozan’ın tek taraflı genişletilmesiyle, hukuksuzca devredildi. Ayrıca, Paris Barış Antlaşması’nda sözü edilen Meis’e bağlı “bitişik adacıkların” hangileri olduğu, ne antlaşma metninde ne de ekli haritalarında somut olarak belirtilmedi. Bu 3 ada da Yunanistan'a ters tarafta kalan adalardır, hatta kayadır, MEB ve kıtahasanlığı hakkı yoktur. Yunanistan'a ait bile değildir. Yani Karaada ve Fener Adası bırakın Yunanistan lehine etki yaratmayı, mülkiyeti bile Atina'ya ait olmayan kaya parçaları.
Meis Adası hariç bölgedeki diğer ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Türkiye'nin egemenliği devam ediyor. Fener Adası ve Kara Ada, Meis Adası'nın batı, güney ve doğusunu kapatmaktadır. Bu adalar Yunanistan'a ait değildir.
Bütün bu gerçeklerin yanında, Uluslararası Adalet Divanı benzer anlaşmazlıklarda ters tarafta kalan adaların yalnızca karasuyuna sahip olabileceğine dair 17 kararı bulunuyor. Meraklıları Filfla, Serpents, Qit’at Jaradah, Alcatraz, Cerbe, Saint Pierre&Miquelon'a bakabilir. Meis, Kaarada ve Fener Adası hukuki olarak tam etkili birer ada değil kayadır. Takımada oluşturamazlar. Mülkiyeti tartışmalıdır. Ters tarafta kaldıkları için de herhangi bir deniz alanı üretemezler.Türkiye hukuken haklıdır, donanması da hakkını korumaya kaadirdir. Dostluk ve işbirliği Yunanistan'a kazandırır, aksi durumda Türkiye'nin kaybı olmaz.
Yunanistan'ın baştan beri iddia ettiği adaların anakaralar kadar deniz bölgelerine sahip olduğu tezini 2020 yılında İtalya ile imzaladıkları deniz sınırlandırma anlaşması ile kendi elleriyle çürüttü. Bu anlaşma ile Yunanistan adaların ana kara kadar hakkı olmadığını kabul etmiş oldu. İtalya ile Yunanistan arasında adalara deniz yetki alanı tanınmasını İtalya kabul etmedi. 1977 yılında imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasında özellikle Kuzey’deki Diaponia Adası’na daha fazla yetki alanı tanınıyordu fakat bu anlaşmada Diaponia Adası’na hiç etki tanınmadı çünkü İtalya bu adalara hem 6 mil KARASULARI HAKKI hem de azami 12 mil SINIRLAMASI olamaz diyerek kabul etmedi.
Dip Not: Yunanistan tarihinde bir ilk: Yunanistan ve İtalya Dışişleri Bakanları Nikos Dendias ve Luigi di Mayo arasındaki toplantı sonrasında Yunanistan ve İtalya arasında Münhasır Ekonomik Bölge sınırlaması konusunda 16 koordinat üzerinden anlaştılar ve imzaladılar. Yunanistan ve İtalya, deniz sınırlarını 1977'de varılan iki taraflı bir anlaşma ile oluşturdu. Otranto Boğazı'ndan başlayan hat, 304 deniz mili boyunca güney Akdeniz'e güney yönünde ilerliyor. Sınır çizgisi, 15 jeodezik çizgi parçası ile birbirine bağlanan 16 koordinat noktası ile tanımlanır. İtalya ve Yunanistan arasındaki "Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması" Türkiye açısından neden çok kritik? Atina kendi tezlerini çürüttü.
Bu anlaşma ile Yunanistan adaların ana kara kadar hakkı olmadığını kabul etmiş oldu. Zaten Yunan muhalefetinden Syriza Partisi milletvekili ve eski Dışişleri Bakanı Kozias, hükümeti eleştirerek," İtalya ile imzalanan anlaşma ne yazık ki zamanında bizim müzakere ettiğimiz anlaşmadan daha gerideki bir noktadadır. 1977 yılında imzalanan kıta sahanlığı anlaşmasında özellikle Kuzey’deki Diaponia Adası'na daha fazla yetki alanı tanınıyordu" diyerek bu durumu teyit etmiş oldu.
Comments
Post a Comment