Doğu Akdeniz: Yeni Jeopolitik Savaş Alanı
Doğu Akdeniz’in sahildar devletleri, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz
Hukuk Sözleşmesi’nde (BMDHS) belirtilen deniz yetki alanların
sınırlandırması hükümlerine binaen kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeler (MEB) ilan etmiştir. Kimi sahildar devletler de kıyıları karşısında yer alan diğer kıyıdaş devletlerle MEB anlaşmaları imzalamıştır.
Sahildar devletler deniz yetki alanlarında hidrokarbon kaynaklarını arama ve çıkarma ve balıkçılık faaliyetlerini icra etmeyi amaçlamıştır. Ne var ki kimi sahildar devletler, bir başka devletin deniz yetki alanlarını ihlal ederek sondaj faaliyetlerini yürütmektedir. Bu ve benzeri gelişmeler Doğu Akdeniz’in sahildar devletleri arasında ulusal güvenlik sorunlarını tetiklemektedir.
Yukarıda belirtilen gelişmeler ışığında Doğu Akdeniz’in sahildar
devletleri arasında ulusal güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır. Bu durum, bölge devletleri arasında sıcak çatışmaların yaşanmasına da yol açmıştır. Bir başka deyişle deniz yetki alanlarında olduğu gibi bölgesel sorunlar ve bölgesel güç mücadelesi de ulusal güvenlik problemlerini artırmaktadır. Bu durumdan en çok etkilenen bölgesel devletler arasında Türkiye, Filistin, Lübnan, Suriye, Libya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmaktadır.
Bu kapsamda Doğu Akdeniz’de uluslararası hukukun ‘‘hakkaniyet’’ ilkesi yerine güç mücadelesi, yani güçlü aktörlerin olduğu ve güçlünün peşine takılma siyaseti izlenmiştir. Gelinen noktada Doğu Akdeniz’de barışçıl politikaların rafa kaldırıldığı ve bölgede güç erozyonun ön plana çıktığı gözlenmektedir.
Doğu Akdeniz denklemine küresel aktörlerin dolaylı ve doğrudan müdahil olması ile bölgesel bir sorunun küresel bir soruna evirilmesini sağlamıştır. Böylece Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarını arama ve çıkarma ve sondaj çalışmaları yavaşlamakta, hatta sekteye uğratılmaktadır. Bu saiklerden hareketle, sahildar devletler tarafından çıkartılan hidrokarbon rezervlerin dünya pazarına ulaştırılması zorlaşmakta ve denizin derinliklerinde çıkarmayı bekleyen hidrokarbon kaynakları öylece orada kalmaktadır.
Enerji Keşfi ve Yasal Dayatmaların Kesişimi
Mısır, Lübnan ve İsrail ile yapılan deniz yetki alanı anlaşmaları, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın haklarını hiçe sayan tek taraflı çizgilerle doludur. Bu çizgiler yalnızca haritalara değil, uluslararası hukuka da dayatma niteliğindedir. Kıbrıs sorununu çözmeden atılan adımlar hukuki değil, etik ve siyasi krizlere yol açmaktadır.
Doğu Akdeniz: Yeni Jeopolitik Savaş Alanı
Doğu Akdeniz'deki mücadele artık yalnızca doğalgaz sahalarına değil, gerçekliğe dayanmaktadır. Haritada kimin sesi duyulursa, kimin verileri medyada görünür kılınırsa, kimin anlatısı uluslararası belgelerde yer alırsa, o taraf hakimiyet kazanır. Karmaşık ve gizli operasyonel planların varlığı, sessiz savaşın yalnızca bir enerji savaşı değil, aynı zamanda bir bilgi, anlatı ve meşruiyet savaşı olduğunun en somut göstergesidir. Bu nedenle, bölgedeki gelişmeleri yalnızca ekonomik veya askeri açıdan değil, aynı zamanda ulusal bir mücadele olarak da yorumlamalıyız.
Bilinçlenmek ve Harekete Geçmek: Bir Tercih Değil, Bir Zorunluluk
Farkındalık yaratmak, sorgulamak ve harekete geçmek artık bir tercih değil, ulusal bir zorunluluktur. Bu sessiz savaşta sessiz kalmak kaybetmek demektir. Doğu Akdeniz'deki gerçek gücün yalnızca enerjide değil, aynı zamanda bilgi ve anlatıda da yattığı gerçeğini kabul etmek ve bu gerçek için mücadele etmek, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin geleceği için hayati önem taşımaktadır. Okuyucunun görevi, karmaşık ve gizli operasyon planlarını fark etmek, sesini yükseltmek ve edilgenliği terk etmektir. Çünkü sessizlik en büyük ihanettir.
Doğu Akdeniz'deki Sessiz Savaşın Karanlık Perdesi
Doğu Akdeniz'de yaşananlar yalnızca bir enerji rekabeti değil; aynı zamanda küresel güçlerin, bölgesel aktörlerin ve yerel halkların geleceğini ve kaderini belirleyen karmaşık ve çok katmanlı bir sessiz savaştır. Bu savaşta, bilginin, anlatının ve etkili bilginin kontrolü, silahlardan ve tanklardan daha güçlü bir güç haline gelmiştir. Tüm anlatılara şüpheyle yaklaşın, onları sorgulayın ve farkındalık yaratın; Çünkü bu savaşın kaybedeni sadece toprak değil, gerçeklik ve hakikat de olacak. Doğu Akdeniz'deki sessizlik haritasını değiştirmek artık bir tercih değil, ulusal bir varoluş mücadelesidir.
Comments
Post a Comment