Doğu Akdeniz’de neler oluyor?

Doğu Akdeniz’de neler oluyor diye bakıyorum, dış politikasını Avrupalılaştırmış GKRY ve Yunan ikilisi, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile yeni uyuşmazlıklar inşa ediyor. Doğu Akdeniz, bir uyuşmazlık alanı haline dönüşüyor. Bu sebeple, tarihi günler yaşadığımızı söylüyorum. Ben neler olduğunu, hukuki sonuçlar doğuran olaylar itibariyle izlemeye çalıştım.
Doğu Akdeniz’de neler oluyor?
Neler olduğuna haritada bakalım. Harita-1de gösterilen kare içerisinde NIMA’nın (National Imagery & Mapping Agency, Maritime Safety Information Center) 552/2002 ve 590/2002(54, 56) sayılı Hydrolant Mesajlarında GKRY bandıralı Northern Access adlı Geminin 11-19 Mart 2002 tarihleri arasında 35º-30' 00" N 32º-30' 00" N ve 027º-50' 00" E 029º-20' 00" E koordinatları ile belirlenen sahada jeofizik araştırmalar yapacağı ilan edildi. Bu koordinatlar içinde GKRY bandıralı Northern Access isimli bir gemi, sismik araştırmalar yapmaya teşebbüs de etti.
Bu bölgede kıta sahanlığı haklarını ilgilendiren araştırma yapılması demek, buranın, burada araştırma izni veren devlete ait olması demektir. Kıta sahanlığı hakları, münhasır haklardır. İlgili kıyı devleti, bunu egemenlik hakkı olarak kullanır. Yani GKRY diyor ki, “koordinatları verilen karenin içerisinde benim egemenlik haklarım var.” Burada Northren Access gemisiyle kıta sahanlığı araştırması yaptırtıyor ve bunu ilan ederek yapıyor, “hydro land” mesajlarıyla Harita 1’de size arz ettiğim kareyi ilan ediyor; çünkü ileride “burası benim” diyecekti bunun hukuki zeminini hazırlıyordu.
Sonra ne oldu? Türkiye, Northern Access’i kıta sahanlığımızda bulunduğu gerekçesiyle çıkarttı.
Yunanistan, Mısır ile kıta sahanlığını sınırlandırmak için görüşmeler yapmış. Nerede, biliyor musunuz? bakın, Harita 2’de mavi çizgi ile gösterilen Meis, Rodos, Kerpe, Kaşot, Girit hattı var. Yunanistan bunu kendi ilgili kıyısı kabul ederek ve haritada noktalı kırmızı çizgi ile gösterilen ortay hattı esas alarak Mısır ile MEB / kıta sahanlığı sınırlandırması yapmaya çalışmış.Yunanistan Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına ilişkin olarak, “Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis” hattını esas alarak ortay hatta dayalı bir deniz yetki alanı oluşturmak istemektedir. Bu amaç doğrultusunda Yunanistan, Mısır ve Libya ile anlaşmalar yapmaya çalışmıştır. Türkiye’nin konuya hassasiyeti ve sürdürmüş olduğu politikalarla bu ülkeler Yunanistan ile deniz yetki alanları konusunda herhangi bir anlaşma yapmamıştır.
Harita - 3de bakın Türkiye, net görülüyor. Haritadaki Kıbrıs etrafında çevrelenmiş "KIRMIZI" bölge Kıbrıs’ın kıta sahanlığıdır. Kıbrıs Adası’na, ortay hatlar sınır kabul edilerek çok geniş MEB / kıta sahanlığı verilmiş, Yunanistan da arz ettiğim gibi, Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos, Meis hattını ilgili kıyı kabul ederek bu hattın güneyindeki deniz alanında MEB / kıta sahanlığını Mısır ile paylaşmış sonra Meis’ten Kıbrıs Adası’nın MEB’ine bir hat çekilerek Kıbrıs ile Yunanistan sınır komşusu haline getirilmiş. Türkiye ise, Antalya Körfezi açıklarında dar bir deniz alanına mahkûm edilmiş. Haritada kuzeye Ege’ye doğru yukarı çıkıyoruz. Görüldüğü gibi Türkiye'nin kıta sahanlığı, Türkiye’ye en yakın Doğu Ege adalarıyla Anadolu kıtası arasından geçen bir hatla sınırlandırılmış, yani Türkiye denizden kopartılmış.
Rum-Yunan ikilisinin yapmak istediği budur. Yani Türkiye’yi denizden kopartmak istiyorlar; bunun peşinde koşuyorlar. Ben de diyorum ki, hukuken bunu yapmaya hakları yoktur. Türkiye'nin başına örülen bu çoraptan kurtulma imkanı var; hukuk buna elveriyor.
Şimdi bunu anlatmaya çalışacağım: Kıta sahanlığı sınırlandırmasında 3 grup kural var: 1958 Deniz Hukuku Sözleşmesi, 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi ve konuya ilişkin örf ve adet hukuku kuralları. Ayrı grup kurallar, ama hepsi aynı noktada birleşir: Sınırlandırmanın hakkaniyete göre yapılmasını öngörürler. Sınırlandırmada da ön plana çıkmış birbirinden farklı iki metot vardır. İlki, hakkaniyete uygun sınırı çizme aşamasında, hakkaniyete uygun yapmaktır. İkincisi ise, önce bir ortay hat çizip, sonra bunu hakkaniyete uygun olarak düzeltmektir. İkinci metot, giderek uluslararası hukukta ağırlık kazanıyor, ama kural değil. Ben GKRY’nin esas aldığı görülen söz konusu ortay hat ile ilgili bazı fikirler beyan edeceğim. Bir daha altını çizeyim, ortay hat her durumda hakkaniyeti temin edecek bir sınırlandırma metodu değildir. Sınırlandırma ortay hatta göre yapılır diye bir kural yoktur. Doğu Akdeniz’de MEB / kıta sahanlığı sınırımızı ortay hattı esas alan yöntemi kullanarak çizmek zorunda değiliz. Ben GKRY’nin yaptığı anlaşmalarda esas alınan ortay hattın nasıl suiistimal edildiğini anlatmak için ortay hat (Harita-4) üzerinden konuşuyorum. 
Doğu Akdeniz’de Türkiye açısından kıta sahanlığının sınırlandırılması meselesi üç noktada toplanabilir. Bir tanesi, en kuzeyde, Kıbrıs Adası’yla Anadolu Kıtası arasındaki sınırlandırmadır. Diğeri Türkiye ile Suriye arasındaki kıta sahanlığı sınırlandırması bölgesidir. Üçüncüsü de Türkiye- GKRY-Mısır arasındaki üçüncü bölgedeki kıta sahanlığı sınırlandırmasıdır. Ben bu üçüncüsü üzerinde duracağım.
Bu bölgenin Ege’ye sınırı var. Yani Ege ve Doğu Akdeniz kıta sahanlığı sınırlandırmaları birbirleri ile ilgili. Bizim acaba kıta sahanlığımız nasıl olacak? Ege ile yakın ilişki var. Ege’den gelen sınır, Akdeniz kıta sahanlığının belirlenmesinde önem taşıyacak. Mesele şudur: Acaba buradaki adaların kıta sahanlığı olacak mı? Yani Kerpe Adası’nın, Kaşot Adası’nın, Rodos Adası’nın kıta sahanlığı olacak mı? Adaların kıta sahanlığı vardır, ama ada olmak, mutlaka kıta sahanlığına sahip olunacağı anlamına gelmez. Ters taraftaki adaların kıta sahanlığı yoktur. Bulunduğu yere göre adaların kıta sahanlığı olmayabilir. Sınırlandırma esasında da adaların kıta sahanlığının ne kadar olacağı değişir, sınırlandırma esasında da adaların hiç kıta sahanlığı olmayabilir. Rodos’un, Kerpe’nin, Kaşot’un kıta sahanlığının olmayacağını söylüyorum. Bunların karasuları dışına taşan kıta sahanlıkları olmayacaktır. Bunların kıta sahanlığı olması demek, ters taraftaki adaların kıta sahanlığına sahip olması demektir.
“Kanal kıta sahanlığı uyuşmazlığı”ndan bu yana uluslararası mahkeme kararları buna imkân vermemektedir. Bunlara kıta sahanlığı vermek, Türkiye'nin kendi doğal uzantılarına, kendi kıta sahanlığı alanlarına azami ulaşım hakkını engeller. Bu bağlamda bunların kıta sahanlığı yoktur. Saint Miquelon Adası kıta sahanlığı uyuşmazlığı da bu söylediklerimi vurgulayan bir kararla neticelenmiştir. 
Aynı şey Meis Adası için de söylenmelidir. Meis Adası’nın da karasuları dışında kıta sahanlığı ya da münhasır ekonomik bölgesi yoktur. Her ikisini birden anmıyorum, yani yarı kapalı denizde bunları birbirinin yerine kullanmak mahzurlu değil. Mesele şurada: mavi çizgi ile belirtilen ortay hatlardan Kıbrıs ile Anadolu kıtası arasındaki ortay hattın hakkaniyete uygun bir sınır olmadığını söylüyorum. Bu ortay hat düzeltilmelidir, hakkaniyete uygun hale getirilmelidir ve bu ortay hattın hakkaniyete uygun hale getirilmesi için bazı hukuki gerekçeler ve argümanlar var. Bunlar nelerdir:
Öncelikle Kıbrıs 2 devletin bulunduğu bir adadır - burada 2 devlet var, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve GKRY. Uluslararası içtihat ada devletlerine kıta devletlerine bakarak daha az kıta sahanlığı vermektedir. Libya-Malta kıta sahanlığı uyuşmazlığında böyle olmuştur. Coğrafi koşullar dikkate alınmalıdır. Kıbrıs’ın, GKRY’nin bölgeye bakan kıyıları, kıyı uzunlukları çok az, sadece 25 kilometre. Anadolu’da kıyı oldukça uzun, 250 mil, çok büyük bir mesafe farkı var. Bu durum, ilgili şart olarak GKRY’nin bölgede kazanabileceği MEB/kıta sahanlığı alanını GKRY aleyhine olumsuz etkilemelidir. Hakkaniyetin bir unsuru olarak bu durum sınıra yansımalıdır. Öbür taraftan, bölgede Türkiye'nin yaşamsal çıkarları, güvenlik ile ilgili ihtiyaçları, istifade ettiği önemli ulaşım yolları vardır, bunlar da dikkate alınmalıdır. Mersin ve Antalya limanlarını bu noktada anmak isterim. 
Söylediğim hususların devletler hukuku alanında içtihatlarda yeri de var. Gine - Gine Bissau uyuşmazlığında Buba Limanı’nın ulaşımının korunması dikkate alınmıştır. Bu sebeple hat değiştirilmiştir. Bölgede Türkiye'nin Doğu-Batı eksenli ulaşımı da var. Bu sıralanan argümanlar, Türkiye’nin bölgede olabilecek en geniş kıta sahanlığına sahip olmasını, Kıbrıs Adası’nın ise, karasuları dışında kıta sahanlığı/MEB’e sahip olmamasını hakkaniyete uygun hale getirmektedir.
İşte Türkiye'nin kıta sahanlığı, en son şekli ile Harita 5'de kırmızı çizgi ile belirlenmiş olan alan içerisinde.Türkiye 32°16'18" Doğu boylamından itibaren Kıbrıs Adasının batısında kalan deniz alanlarında meşru hak ve yetkilerini 2 Mart 2004 tarihinde BM belgesi olarak da yayınlanan mektubuyla kayda geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti uluslararası deniz hukukundan kaynaklanan ve doğal hak kabul görülen 200 millik bir kıta sahanlığı hakkına sahiptir. Türkiye , 32º 16′ 18″ meridyeninin Batısı boyunca kendisine ait olan alanların olduğunu, Türkiye’nin kendi kıta sahanlığının dış sınırları hak sahibi olduğu bölgeler aynı zamanda Mısır ile olan deniz sınırını oluşturmakta ve kıta sahanlığı hakkına münhasır olduğu ipso facto (fiilen) ve ab inito (başlangıçtan beri) ilkesinin geçerli bulunduğunu, sözkonusu alanın batı kısmını kapsayan koordinatları tanımadığını BM Deniz Hukuku Bülteninde 2 Mart 2004’te yayımlatmıştır. 
Türkiye ve GKRY arasındaki ihtilafın boyutlarından biri olan GKRY’nin tek yanlı ve adanın "tek hakimi" gibi davranarak, 2007’den itibaren ruhsatlandırma çabalarına girmesi sonucunda parsellediği blokların 1,4,5,6,7 kısımlarının Türkiye kıta sahanlığı ile örtüşen sınırlardan kaynaklanmasıdır.
Ayrıca Harita - 6'da Güney Kıbrıs’ın ilan ettiği 1, 2, 3, 8, 9, 12, 13 bloklarındaki deniz yetki alanları KKTC deniz sınır alanları ile örtüşmektedir. Nitekim, GKRY’nin mevcut uygulamaları KKTC’nin haklarını da ihlal etmektedir. GKRY’nin ihaleye açtığı alanların yüz ölçümü 55.000 km²’ye ulaşmaktadır. Türkiye’nin haklarına tecavüz eden 7.000 km2’lik alan çıktıktan sonra geriye kalan 48.000 km2’lik sahanın her bir santimetre karesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de hakları vardır.
Türk kıta sahanlığına tecavüz eden kısmıyla ilgili olarak ne yapalım? 
Ben diyorum ki,4, 5, 6 ve 7 numaralı blokların Türk kıta sahanlığına tecavüz eden kısımlarında petrol arayalım.
Doğu Akdeniz’de neler oluyor? 
Doğu Akdeniz’de egemenlik uyuşmazlığı denize yayılıyor. Kıbrıs meselesi denize yayılıyor. Hatta KKTC’nin söz konusu MEB / kıta sahanlığı haklarının GKRY tarafından ihlal edilmesi bir yana GKRY doğrudan Türkiye’nin kıta sahanlığı haklarına, münhasır haklarına tecavüz ediyor. Bu iş Kıbrıs uyuşmazlığının da GKRY’nin de boyutlarını aşıyor.
                                                          
                                                                    Harita- 1 

                                                                      Harita -  2

                                                                      Harita - 3


                                                                            Harita - 4


                             
                                                                         Harita - 5                                                                                                      

                                                                          Harita - 6

Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek