EuroAsia Enterkonnekte Türk kıta sahanlığından geçirilemez

Uluslararası deniz hukukunda deniz sınırı ve deniz sınırlandırması iki farklı kavramdır. Deniz hukukunda deniz sınırlandırması üzerine ihtilaf söz konusu ise, Sözleşme müzakereler yolu ile sorunun çözümlenmesini sadece hakça sonuç üretecek şekilde olması ile kabul eder, ayrıca bu sınır belirlemenin Birleşmiş Milletlere de tevdi edilmesini istemektedir. Sözleşmeye taraf olup olmamak deniz yetki alanları üzerinde haklara sahip olunmayacağı manasında değildir. Yani bir taraf sözleşme üyesi ise o uluslararası hukukun parçası denilemez. Amerika da 1982 Sözleşmesine taraf değil, İsrail de. Üye olsun olmasın her kıyı devletinin en baştan ve kendiliğinden doğal hakları vardır. Bu haklardan biri de kıta sahanlığıdır.

Türkiye'nin madde 77 doğrultusunda zaten bu hakları var ve Doğu Akdeniz’de de bu yetkilerini 200 deniz mili alanda kullanabiliyor. Türkiye ana kara devleti olması münasebetiyle deniz sınırlandırmasında dikkate alınacak en önemli hususlardan olan hakça sonucun oluşmasında uluslararası yargı organlarınca ortaya konan eşit paylaşım değil, hakça paylaşım prensibi sözleşmenin ana kalbidir. Yani siz bir ada devleti veya anakara olup adaları bulunan bir devlet olarak her bir ada adacık ya da kayalığın deniz alanı var diyemezsiniz. Yunanistan’ın gailesi bir takım ada devleti olduğunu ortaya koymaktır. Bunun için o kadar ileri gitmektedir ki Ege adaları olan Rodos, Kerpe, Meis, Girit gibi adalarına Akdeniz adası demektedir. Bu yanılgıya kimi akademisyenler de düşmektedir. Bu tam anlamı ile coğrafyanın yeniden şekillenmesidir. Bizim tarihçilerimize sorunuz bu bölge esasen Bahri Sefid geçmekte idi.

Soru: Türkiye'yi yok sayan, Kıbrıs Türklerinin haklarını dahi kabul etmeyen bir takım hayalı haritalar vardı, bu anlaşmayla bunun önüne geçildi diyebilir miyiz?
Cevap:Türkiye kıyıları Doğu Akdeniz’de en uzun kıyılardandır. Yunanistan ve destekçi Batı dünyası Türkiye’nin haklarını görmezden geliyordu, bu anlaşmayla elbette bunun önüne geçildi. Türkiye ve Yunanistan, deniz sınırlandırmasında farklı metodolojik duruşlara sahiptir. Yunanistan, yalnızca ortak hat sınırlama çizgisi öngören ve tüm adalara tam etki sağlayan iç yasalarına sahiptir. Yani bu yasalar özde uluslararası hukuka aykırıdır, zira sadece ortak hat esasına göre deniz sınırı belirlemek ya da coğrafi durumu diğer komşu devletler ile kıyı özelliklerini kapsayan diğer ilgili durumlar dahil dikkate almadan hakça sonuç öngören deniz sınırı ortaya koymak mümkün değildir. Bu 1982 Sözleşmesinde 74 (1) ve 83 (1) maddelerine aykırıdır. Çünkü ortak hat zorunlu ilke değildir. Daha da öte ilgili durumlar olmadan adil bir sonuç elde edilemez. Yunanistan'ın, Doğu Akdeniz’de sadece ilgili durumları dahi dikkate almadan adalara tam etki verilmesi konusunda kendisini bir takım ada devleti sanarak bir opinio juris necessitive kuralı oluştuğunu hayal edip buna göre davranması ve etrafa saldırması sadece bir suçunu örtme arayışıdır. Zira o hayali haritalarda Türkiye’yi tamamen yok sayan, Akdeniz’den çıkaran, kıyılarını açık denizlere kapayan ve Kıbrıs Türklerinin haklarını dahi kabul etmeyen tavır ve amaç içindeydiler. Uluslararası mahkemeler tarafından kabul edilemez olan denizin doğasının yeniden yapılandırılmasıdır. Yani bir coğrafya yeniden şekillendirilemez. Türkiye karşısında Yunanistan’ın ve diğer ilgili tarafların yapmaya çalıştıkları çaba bu idi.

" Türkiye ve Libya barışçıl bir şekilde dış kıta sınırı çizmiştir" 

Soru: Yunanistan geniş denizcilik talepleriyle ilgili deniz hukukunu ve içtihat kararlarını neden görmezden geliyor? 
Cevap: Yunanistan, Akdeniz ve Ege'deki adalara tam yetki vermeye çalışıyor. Halbuki, formül, uluslararası mahkemeler tarafından uygulanmıştır. 1982 Sözleşmesinde adalara tam etki unsuru yazsa da bugüne kadar Akdeniz’de dahi uluslararası mahkemeler önüne giden davalarda ada devleti konumunda bulunan bir ülkeye ya da ana karası olup adaları olan devletlere uluslararası yargı organları adalar konusunda 121(2)'ye göre etki unsurunu devreye koymuştur. Kuşkusuz, çoğu durumda, adalara tam etki verilmez. Ne için? İlgili kıta sahanlığının veya münhasır ekonomik bölge sınırlandırma hattının yapımında hakça sonuçlara ulaşmak için. Buna da sebep olan ilgili coğrafyanın statüsüdür. Nihayet 1982 BMDHS ve uluslararası hukuk, Türkiye ve Libya’nın egemen iki devlet olarak kendi kıta sahanlıkları ve münhasır ekonomik bölgelerini deniz sınırı sınırlandırma anlaşması ile belirlemesine izin vermektedir. İki devlet de müzakereler yolu ile barışçıl bir şekilde sınırlarını belirlemiş ve dış kıta sınırı çizmiştir. Bu nedenle Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan 2200 kilometrelik kıyı boyu ile Doğu Akdeniz’de var olan meşru hakkını kullanmıştır. Tüm bu hakların kullanılmasının neticesi de mavi vatanda bundan sonra icra edilecek her türlü faaliyetlerde uluslararası hukuku koruyucu hamlelerine devam ederek bölge barış ve huzurunu koruma adımlarını yürüteceğidir. İlgili anlaşma detaylarının BM’e gönderilecek olması ise baştan beri izlenen uluslararası hukuka uygun adımların neticesidir.

Soru: Türkiye ile Libya arasında imzalanan "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası"nın sonuçları ne olur?
Cevap: Türkiye ve Yunanistan arasında süren deniz yetki alanlarını belirleme sorunu, Yunanistan Meis adası için toplam 10 kilometre kare ve tam 40 bin kilometre deniz alanı istemektedir. Bunun üzerine Akdeniz’de var olan ihtilafın sebebi olan adalara tam etki verilmesi yönünde Yunan tezlerine karşı önemli bir yıkıcı hamledir. East Med Doğal Gaz Boru Hattının Avrupa’ya taşınmasında Türkiyesiz bir proje yürütmenin mümkün olmadığı gösterilmiştir. Yeni bir Gaz Formu kurulmasında kuzey Afrika sahilleri, Kızıldeniz, Basra, Akdeniz ülkelerini kapsayacak yeni bir birliğin oluşumunun temelleri atılmıştır. Başta Avrupa Komisyonunca desteklenerek finanse edilen EuroAsia Enterkonnekte kablo ağı ve EuroAfrica Enterkonnekte kablo ağı projelerinin Türk kıta sahanlığından kablo ağı olsa dahi izin almadan geçirilemeyeceğini gösteren ciddi hamledir. Türk kıta sahanlığından geçirilmesi planlanacak kablo veya boru hatları söz konusu olduğu hallerde Türkiye’den rıza ve onay alınması şart olduğu teyit edilmiştir. Türkiye’nin enerji nakil hatları güzergahında stratejik üstünlüğünün bulunduğunun güney koridoru projesi ile öne çıkması hissedilmiştir. Avrupa Gaz Formu dışında bırakılan Libya, Türkiye ve Lübnan ile Suriye’nin bu birlikten dışlanarak Doğu Akdeniz’de yeni düzen kurma arayışlarına karşı kurgulanan düzene karşı hamle olmuştur. Arap Birliği ve Avrupa Birliği zirvelerinin Mısır, GKRY, Yunanistan nezdinde ilerletilerek Türkiye’siz bir deniz alanı oluşumunu destekleyen girişimleri engelleyen hamledir.










Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Yunan’ın Türk Korkusuyla Giriştiği İtalya ve Mısır Anlaşmalarındaki Hüsranı

Rezerv nedir, Rezerv ne demek?