Kıbrıs'ta Enerji Politikaları ve İngiltere'nin “Egemen Üs Bölgesi”

GKRY halen 1960’da ilan edilen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yetkilerini tek elde toplamakta ve bunu kullanmaktadır. Kıbrıs adası etrafında bulunan doğal gaz ve petrol yatakları uluslararası ilginin bu bölgeye odaklanmasına neden olmuştur. İsrail, Mısır ve büyük petrol şirketleriyle yapılan anlaşmalar Kıbrıs Cumhuriyeti adına yapılmakta ve dünyaya ilan edilmektedir. Bu nedenle Türk tarafı da otomatik olarak anlaşmanın tarafı olmaktadır.

Eğer Rum tarafı Türk tarafı gibi bağımsızlığını ilan etmiş olsa idi anlaşmadan doğan imkânları kendi kullanacak ve Türk tarafına bir şeyler bırakmayacaktı. İngiltere MEB’nin Kıbrıs C umhuriyeti’ne ait olduğunda ısrar etmekle garantörlüğünden doğan haklarını devam etmesini arzu etmektedir. Bağımsız Devlet konumunda olan İngiltere üsleri sayesinde bu bölgedeki enerji potansiyelini kendisi dedeğerlendirmek istemektedir.

Fiili olarak adada %2,76’lık toprak üzerinde iki üssü bulunan İngiltere böylece hem kendi güvenlik stratejilerini sürdürmekte, hem de Akdeniz ve Ortadoğu politikalarını geliştirmekte bunun doğal sonucu olarak bu bölgede ticari, ekonomik, stratejik ve askeri ağırlığını muhafaza etmektedir. Kıbrıs’ın doğusunda keşfedilen doğal gaz rezervleri Kıbrıs meselesini tekrar dünya gündeminin üst sıralarına taşımıştır. İngiltere hem Batı’nın etkin aktörlerinden hem de Kıbrıs’ta hak ve menfaatleri olan garantör devlettir. 1960 Anayasası ve Londra, Zürih anlaşmalarına göre “Egemen Üs Bölgesi” statüsündeki İngiliz üsleri İngiltere’nin adadaki varlığını meşrulaştırma ve hukukileştirmektedir.

İngiltere “Egemen Üs Bölgesi” statüsündeki İngiliz üsleri sayesinde burada karasuları bölgesinin olduğunu ilan etmiştir. İngiltere’nin bu bölgede “Kıta Sahanlığı” ardından Münhasır Ekonomik Bölgesi de ilan edeceği dikkate alınmalıdır. Zira bu üsler bir tür “Bağımsız Devlet” konumundadır. Güney Kıbrıs idaresi Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmiş ve İsrail, Mısır ve Lübnan gibi ülkelerle ve çeşitli ülkelerle anlaşmalar yapmıştır. Bu çabaları Türkiye dikkatle izlemekte ve itiraz etmektedir.

İngiltere üs bölgeleri açıklarında karasuları ilan etmiştir ve ardından kıta sahanlığı konusunu gündeme getirmesi beklenmektedir. İngiltere’nin bundan sonra Münhasır Ekonomik Bölgesini de ilan edeceği dikkate alınmalıdır. Ayrıca İngiliz şirketlerinin bölge doğalgaz yataklarında söz sahibi olmaya başlaması İngiltere’nin bu  bölgeyle ilgilendiğini göstermektedir. İngiltere’nin ada üzerindeki varlığını askeri alandan ekonomik alana taşıdığı da gözden kaçmamaktadır.

Ingiltere’nin Annan Planıyla kendi üslerini olduğu kadar adadaki varlığını ve de karasularını güvence altına almak istemesi kendi hükümranlık alanını kalıcı olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Sonuç olarak İngiliz Uluslar Topluluğu’nun bir üyesi olarak konumlandırılan Ağrotur ve Dikelya üsleri ile İngiltere’nin Kıbrıs adasının petrol ve doğalgaz potansiyelini kendi çıkarları doğrultusunda kullanacağı ve bu doğrultuda enerji politikaları üreteceği değerlendirilmektedir.

Kıbrıs ve İsrail açıklarında bulunan doğalgaz rezervlerinin Avrupa Birliği’nin Rusya’ya bağımlılığını azaltacağı düşünülmektedir. Bölgedeki hidrokarbon potansiyeli dev ülkelerin bu bölgeye odaklanmalarına neden olmuştur. Çünkü Türkiye bir petrol ve gaz kaynakları merkezi olmak üzere bu bölgenin çok yakınında bulunmaktadır. Türkiye’nin doğalgazı taşımak üzere köprü konumunda olması bu bölgedeki durumunu güçlendirmektedir. Türkiye bulunan yataklar üzerine kendisi de arama faaliyetlerini başlatmıştır. Bölgenin siyasi açıdan istikrarsız yapısı bu ekonomik potansiyelin değerlendirilmesini engelleyecek veya yavaşlatacak niteliktedir. Bu nedenle ABD ve İngiltere bir an önce kendilerinin çıkarı doğrultusunda sorunların çözülmesini istemektedirler. AB’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltacak nitelikte olan bu havza ile Türkiye’de ilgilenmektedir. Bu doğrultuda KKTC ile “Kıta Sahanlığını Sınırlandırma Anlaşması” imzalanmıştır. Ardından TPAO’na petrol ve doğalgaz arama izni verilmiş ve sismik arama ve sondaj gemileri ile arama çalışmaları başlatılmıştır.

İngiltere’nin Akrotiri ve Dikelya üs bölgelerinde karasuları ilan etmesi suretiyle kıyı devletin üstünlük çıkarlarına üstünlük tanınmış olmaktadır. Çünkü devlet, iç sularda, kara ülkesinde haiz olduğu bütün yetkileri, aynı sınırlamalara tabi olarak kullanabilir. Savaş gemilerinin seyri, tatbikatlar, ticari gemilerin seyri ve limanlardan istifade etmesi gibi karasuları egemenliğinden doğan avantajlar bulunmaktadır. Devletin karasularını ilan ettikten ve bu bölgeden istifade etmesinden sonra kıta sahanlığı konusu gündeme gelmektedir.

İngiltere’nin üsler bölgesinde karasularını ilan ettikten sonra uygun bir zamanda kıta sahanlığı konusunu getireceği ve bu bölgelerinden ekonomik olarak istifade edeceği değerlendirilmektedir. Çünkü kıyı devletinin bu bölge üzerindeki hakları, teknolojik bakımdan işletebilme olanağı belirdikten sonrakendiliğinden doğmaktadır. Ingiltere, yetkinlik açısından en zayıf olduğu koloni sonrası dönemde ya da dış politika yaklaşım ve ilkelerinin dönüşümünün tartışıldığı neo-liberal yapılanma ve üçüncü yol dönemlerinde bile Kıbrıs’taki askeri ve siyasi varlığının muhafazası önceliğinden vazgeçmemiştir. İngiltere siyasi ve askeri çıkarlarına uygun olarak sürdürdüğü Kıbrıs ile ilgisi ekonomik alana taşınmaktadır.



Comments

Popular posts from this blog

"Altın Madeni’nde Siyanürle Altın Aranıyor" iddiası..

Akdeniz’in Hidrokarbon Potansiyeli

Yörükler-1 kuyusu kuru kuyu olma ihtimali riski çok yüksek